2024-07-11 18:27:04

Venedik’te hak edilmiş bir zafer!

Kerem Akça

11 Temmuz 2024, 18:27

30 Ağustos-9 Eylül 2023 tarihleri arasında düzenlenen 80. Venedik Film Festivali’nin Ana Yarışması’na “Poor Things” damga vurdu. Sırasıyla “El Conde”, “Priscilla”, “The Universal Theory”, “The Captain”, “Woman Of”, “Dogman” ve “Memory” hatıralarda kalacak. Fincher, Mann, Arcel, Sollima ise hayal kırıklığı yarattı.

LANTHIMOS’UN SON ŞAHESERİ! Venedik ana yarışması Barbera’nın kalitesiyle bir kez daha yıla damga vurdu. Bu kez hem Netflix hem de sinema eserleriyle! Lanthimos’un en iyilerinden, bir steampunk feminist frankenstein filmi başyapıtı! Heyecan verici bir cinsel kimlik mücadelesiyle gotik bir tarihi eser arasında gidip geliyor. Ciddi anlamda da günümüz tüketim toplumuna dair ustalıklı bir isyana dönüşüyor. “Poor Things”, yetişkinler için Zeman-Franco kırması bir frankenstein filmi modeli yaratmaya oynuyor. Episotlarıyla kendi kalbini arayan narin bir şaheser! Eklektik steampunk bilimkurgu deneyimiyle sarhoş ediyor. “Frankenstein’ın Gelini”nin postmodern reenkarnasyonuna dönüşüyor.

PINOCHET REJİMİNİ ELEŞTİREN SIRA DIŞI BİR VAMPİR FİLMİ

Larrain’in kariyerine Pinochet Üçleme’si ile Biyografi Üçlemesi arasında leziz köprü kuran yeni bir ekleme yapıyor. Dreyer’in “Vampyr”ine (1930) cevap olarak gelen bir filme kayıyor. Kara komedi tarafından Polanski’nin “Fearless Vampire Killers”ına (1976) selam çakıyor. Larrain yeni bir kurgucusuyla müthiş bir kan emicilik eleştirisine imza atıyor. Albert Serra’nın Kazanova ile Dracula’yı buluşturan cinliği “Ölümünün Hikayesi”yle aynı paralel evren geçiyor hissi veriyor. Yeni Meksika Sineması ilk film kültü “Halley”ye vampir kardeşi olarak gelip kalp atışlarını heyecanlandırıyor. Filipin sinemasının deneysel auteur’ü Khavn’ın bakış açışından geçse de kafa şişiren kült “Misecordia”yı (2013) devirmeyi beceriyor.

‘ELVIS’E SARHOŞ EDİCİ BİR FEMİNİST YAN BÖLÜM EKLEMESİ! “Priscilla”, Coppola’nın gardırobundan çıkan müzik kutusu/retro pop-rock albümü arasında gidip gelen postmdoern bir resital, fantastik bir düş! Bu damardan yürürken de heyecanlandırıyor. Müzisyen biyografileri arasında taze bir yere yerleşmeyi beceriyor. Bu durum karşısında bize fazlasıyla yönetmenin zindeliğini kanıtlıyor. Oyuncuların önemi olmaksızın bir estetik kaygıyla hatıralardan silinmeyecek bir kadın öyküsü servis ediyor. “Marie Antoinette”de (2006) güncel parti sekanslarını kostümlü dramaya yerleştiren bir feminist dönem filmi vardı. Bu güncellemeye adapte olan büyüleyici bir biyografiye dönüşüyor. “Jackie” (2016) ve “Vox Lux”a (2018) kardeş geliyor. “Elvis”i (2022) solluyor! Jukebox musical kaynağından ilerliyor. Wes Anderson ile Luhrmann yeni milenyumda “Yankee Doodle Dandy” (1943) “Magdalena Bach” arasında taze bir köprü kuruyor. Oyuncak bebek niyetine bir ana karakter canlandırıyor.

CALIGARI-SPIES KIRMASI VURUCU BİR BİLİMSEL DENEY FİLMİ

Kröger’in şiir gibi “The Universal Theory”si, dışavurumcu ve retro tech-bilimsel deney gerilimi. Wiene’nin “Caligari”si (1919) ile Lang’ın “Spies”ı (1927) arasında köprü kuruyor. De Heer başyapıtı “Dr. Plonk”a (2007) kardeş geliyor. Aslında “Poor Things”in ayrıştırma düşüncelerine de benzer bir maçoluk üzerinden gidiyor.

HERZOG-MAMBETY KIRMASI BİR GARRONE EFSANESİ! “The Captain”, Wolof dilinde çekilmiş büyülü bir macera! Herzog-Mambety kırması bir Garrone efsanesi. Yönetmenin en iyisine dönüşecektir. Düşlere ‘Arabian Nights’ kafasından odaklanma heyecanıyla izleniyor. Biraz uzun olsa da “Touki Bouki”ye İtalya’dan otantik cevap olarak geliyor! Büyülü göçmen öyküsü içerisinde aldı mı bırakmıyor. Heyecan vermesinin yanında projenin yarattığı ‘oryantalizm’ riskini de tersyüz ediyor.

DİĞER BİYOGRAFİK FİLMLERDE SZUMOWSKA ETKİSİ! Szumowska’nın “Woman Of”u, aslında Wajda’nın “Man of Marble” ve “Man of Iron”ınaFassbinder-Almodovar etkili cevap olarak geliyor. “In The Name of”un (2013) feminist kardeşi. Büyülü ve çarpıcı trans bio-pic, Aniela’nın kimlik mücadelesinin plastik açılımlarıyla sersemletiyor. Polonya’da transfobinin 45 yılık asağ npzıcı traihine dikkat çekebiliyor. Szumowska-Englert usulü duyusal ve ruhsal dönem atmosferi olgunluğuyla sersemletiyor. “Comandante”de biyografik denizaltı filminde aslında yönetmenlik becerikli. Paredes’in sinematografisi etkili. De Angelis stilize dönem yaratımıyla dikkat çekiyor. Ancak heyecan verici, kalıcı bir eser göremiyoruz. “Maestro” ve “Ferrari”de aslında müzisyen ve araba yarışçısı biyografilerinin kabız ve hantal halleri hayal kırıklığına dönüşüyor.


EN SIRA DIŞI KÖPEK-İNSAN İLİŞKİSİ FİLMİ! “Dogman” farklı reenkarnasyonlara açılacak bir hayvan-insan ilişkisi filminin bir Besson damgası var. Shyamalan’ın “Split”i (2016), Mundruczo’nun “White Dog”ına (2014) ve Garrone’nin aynı isimli eserine meydan okuyor. “Three Faces of Eve”in (1957) ardılı olarak konumlanıyor. ‘Joker’den ‘Hannibal’a, ‘Lili Marleen’den ‘Birdy’ye atlıyor. “Memory”, Büyük Elma’nın hafızasını keşfe çıkan incelikli bir yasak ilişki filmi. Modern bir “L’Avventura” (“Gece”, 1959) tasviri var. New York’un soyut izdüşümlerini takip ederekLonergan’ın “Margaret”ına (2011) rakip gelerek heyecanlandırıyor!


TROCH VE HAMAGUCHI KALİTESİ TAŞIYORLAR
“Holly”de Fien Troch asap bozucu bir feminist yangın filmine alan açıyor. Dardenneler’in yapımcı desteğinden beslenerek kaydırılan kameranın tezahürlerinde bizi bir yolculuğa çıkarıyor. 20 yıllık kariyerinin belli bir olgunluğunu taşıyan uzun kaydırmalarla düzgün bir Belçika sineması örneğini metoo döneminde yansıtıyor.
“Evil Does Not Exist”, ekolojik şeytan meditasyonu olarak anılmaya açık. Hamaguchi, J-Horror geleneğini kendini minimalist gizem geleneğiyle yeniden yorumluyor. Akıcı kurgusundan destek alarak sarhoş edebiliyor. “The Beast”te Bonello usulü android kuşağı iin “Je T’aime Je T’Aime” (1968) canlanıyor. Keyifli bir seyir sürecinin ötesinde ise hantallık problemi devreye giriyor.


KÜÇÜK EKRAN SEYİRLİKLERİ
“The Killer”da Fincher’ın dijital fotokopi niyetine vasat bir kiralık katil filmine imza attığına tanıklık edebiliyoruz. İç piyasa için yapılmış Nordic western “The Promised LAND”de de Arcel onunla rekabete girebiliyor. NBC’nin pastoral görüntülerine ulaşmakta zorlanıyor. “Adagio”da Sollima, İtalyan sinemasının stilize gangster filmleri auteur’ü kimliğini aceleci bir dijital piyasa seyirliğine kaydırıyor. “Origin”de Ava DuVernay’nin siyahi kutsal istismar filmiyle mesaj kaygısını köklediğini görüyoruz. “Enea” ve “Lubo” ise İtalya’dan çıkmış sinemasız örnekler!

KEREM AKÇA’YA GÖRE VENEDİK 2023 YARIŞMA FİLMLERİNİN SIRALAMASI:

1-Poor Things 8.7 2-El Conde 7.5 3-Priscilla 7.2
4-Universal Theory 7
5-The Captain 6.8
6-Woman Of 6.7
7-Dogman 6.5
8-Memory 6.5
9-Holly 6.2
10-Evil Does Not Exist 6.1
11-Comandante 5.8
12-The Beast 5.5
13-The Killer 4.5
14-Promised Land 4.1
15-Enea 3.8
16-Maestro 3.5

17-Ferrari 3.5 18-Adagio 2.7 19-Lubo 2.5
20-Origin 2.5

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.