Her hayat birbirinden farklı ancak her ölüm kendi içinde aynı. Bazı hayatlar ve bazı ölümler ise oldukça şiirsel. Hayat bir şiir ve ölüm başlanan şiirin son noktasıysa şayet, son noktayı nasıl koymak ister ki insan? Çoğunluğun hayali yatağında sessizce ölmek midir, mesela? Peki, sokakta cansız bedeninin bulunması? Trajik olduğu kadar şiirsel de. Tıpkı hayat şiirine son noktayı böyle koymuş Arkadaş Zekai Özger gibi. Üstelik 25 yaşında olduğu düşünülürse, kısa satırlı, bol anlamlı, gizemli bir noktayla bitirilmiş bir şiir onunki...
1948 doğumlu, genç yaşta arkasında bilinmezlikler bırakarak ölen, 68 kuşağından, SBF’li, solcu ve eşcinsel bir şair Özger.
Eserleri hatırı sayılır edebiyat dergilerinde yayınlanıyor olsa da, öldüğünde henüz kitabı olmayan bir şairdi. Ve bir kitabı basılırsa adı mutlaka ama mutlaka "Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası" olacaktı. Şiirleri ölümünün hemen ardından bir kitap haline getirildiğinde ise ismi “Şiirler”di. On yıl sonra tekrar yayınlanan ve bu defa adı "Sevdadır" olarak değiştirilen kitabın ön sözünde Arkadaş’ın dostu şair Sina Akyol şöyle diyor; “İlk yayımlayacağı kitabının adı Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası olacaktı. ‘Ne zaman yayımlarsam yayımlayayım, adı bu olacak!’ derdi. Bu bilgiye sahip olmama karşın T. Sönmez’e yazdığım mektupta, ‘Arkadaş böyle isterdi’ demedim. Daha sonra Nadas Yayınları’nca kitabının yayımlanacağını öğrendiğimde de bu noktayı dile getirmedim. Nedeni mi? İşte söylüyorum: O zamanki kafamla, doğrusu, yakıştıramamıştım bu adı Arkadaş’ın şiirlerine. Bu baptan olmak üzere; şu anda giriş yazısını yazmakta olduğum bu kitabın adı ne olacak? Sahi, ne olacak? Kitabı yayımlayan arkadaşlara iki önerim var: Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası, Arkadaş’ın Kitabı.”
Akyol bu konuya Ulaş Tosun’un, Arkadaş Z. Özger’i anlattığı belgeseli “Merhaba Canım”da da değiniyor. Onun "yakıştıramamasına" ilaveten, belgeselde, özellikle cinsel kimliği üzerine arkadaşlarının sözleri, bazı ifadelerde bu gerçeğin reddediliyor olması ya da kabul edilmek istenmemesi, şairin seçtiği "Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası" ismindeki ısrarının nedenini fark etmemizi sağlıyor. Yaşarken de anlaşılamamış birisi Arkadaş, belgesel en çok da bunu gözler önüne seriyor.
Şairin karakterine, ilişkilerine, öteki kimliği ve ölümüne dair konularda anlatılar içeren "Merhaba Canım", Özger’e dair pek çok soruya cevap niteliğinde olsa da onun soyut ve karmaşık zihin dünyasını anlamak için şüphesiz şiirlerine başvurmak gerekiyor.
Yönetmen Ulaş Tosun'un, “Özger’in portresinin, farklılığa tahammülsüzlüğün ve nefret söylemlerinin artış gösterdiği bu dönemde tamamlanabilmesi için kamuoyuna dayanışma çağrısı yapıyoruz” dediği belgeseli öte yandan 68 kuşağının o dönemdeki ruh halini de yansıtıyor. Belgeselin büyük kısmını Arkadaş'ın dostları; Ertuğrul Kürkçü, Akın Evren, Ahmet İnan, Eşber Yağmurdereli, Sina Akyol, Hüseyin Peker, Halit Özboyacı, Ziya Temelli'nin yanı sıra ablası Şükran Tekin ve eniştesiyle yapılan görüşmeler oluşturuyor.
Özger'in şiirlerinin de yer aldığı tam adı "Gecikmiş Bir Tanışma İçin Merhaba Canım" olan yapım, izleyiciyi “Kendime kendimden başka kendim yok.” diyen genç şairin dünyasında kısa bir yolculuğa çıkarıyor.
Nihayetinde bize de "Zeki Müren'i seviyoruz Arkadaş!" demek düşüyor...
İsmini Arkadaş Z. Özger’in “Merhaba Canım” adlı şiirinden alan belgesel, MUBI'de yayında.