Korona günlerinde kendimizi iyi hissetmek için evde yaptığımız şeyler gittikçe kendini tekrarlamaya başladı. Müzik dinle, film izle, kitap oku, ekmek yap, yoğurt mayala bir yere kadar idare ediyor. Sonrasında ister istemez bir boşlukta bulabiliyorsun kendini. Sosyal medyada dolaşmak vakit geçirmeni sağlıyor ve bazı videolar ile günün eğlenceli hale gelebiliyor. Seni şaşırtan kişiler ve videolar ise gündem olabiliyor. Bazı gündemler çok güzel, eğlenceli ve kendini onlarla birlikte aynı videoda bulabiliyorsun. Üstelik bu adam karizmatik ve ciddi bir duruşa sahip bir oyuncuysa daha da şaşırarak ve tebessümle onu izliyorsun.
Bu isim oyuncu Fırat Çelik. Korona günlerine yeğeni ile yaptıkları ve sosyal medyada paylaştıkları dansları ile hayatımıza eğlence getirdiler ve hepimize moral oldular. Tabii o ekranlarda izlediğimiz Fırat Çelik’i böyle dans ederken görmek önce bir tuhaf geldi kendi adıma itiraf etmeliyim. Ama sonrasında “Benimle dans eder misin?” derken kendimi buldum herkes gibi, bunu da itiraf edeyim. Ardından da uzun süredir kendisinden haber alamadığımızı fark ettim ve onun oyunculuk yolculuğunda sizleri bu hafta dolaştırmak istedim.
Türkçesi iyi değildi
Aklımda kalan ve tanıdığım Fırat Çelik ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisinde Mustafa rolü ile tanındı. Mustafa ezik, sevdiğine sahip çıkamayan, işine geldiği gibi davranan, kaypak ve gittikçe kötüye dönüşen bir karakterdi. O dönem diziyi izledikçe kendisinden nefret ettik diyebilirim. Aslında Fırat Çelik’in geniş hayran kitlesine ulaşması da bu dizi sayesinde oldu. Uluslararası bir oyuncu olup bu kadar yerel bir karakteri başarıyla oynaması alkışa değerdi. O dönemler Türkçesi bile iyi değildi, Mustafa’yı kendi seslendirmedi, yabancı bir ülkeden memleketine gelmişti ve hikayesi ilginçti.
Fırat Çelik Almanya’da doğuyor sonra Türkiye’ye geliyor, ardından da ailesi ile birlikte küçük yaşlarda Paris’e yerleşiyorlar. Ekonomi eğitimi alıyor, aklında oyunculuk yok ama hep içinde ne olduğunu bilemediği ön planda olma isteği var. İşte bu nedenle yirmili yaşlarında can sıkıntısından değişiklik olsun diye tiyatro kursuna gitmeye karar veriyor. Asıl hayatının değişimi kurs ile değil yolda tanıştığı bir yönetmen sayesinde değişiyor.
Prömiyerine Kevin Spacey geldi
Aynı mahallede oturduklarını sonradan öğreneceği yönetmen Thierry Harcourt görünüşünden ve gözlemlerinden yola çıkarak kendisine rol teklif ediyor, onu çalıştırıyor. Bu hikaye Türk filmi gibi sonra Fırat’ın hayatı değişiyor. Öyle ki proje dünyada ilk kez tiyatroya aktarılan 'Otomatik Portakal' oyunu ve prömiyere Kevin Spacey’i bile geliyor. Fırat Çelik o güne kadar barmenlik, modellik gibi işler yaparken kendini sahnede bulmasıyla hayatı birden değişiyor, sahnede olmayı seviyor. Tiyatro sahnesinden sonra Fransız yönetmen Philippe Lioret’in ‘Welcome’ filminde oynuyor. Filmde Türk karakterini oynuyor ama Türkçe bilmiyor ve o dönemler bu filmin kendisini 28 yıl sonra Türkiye’ye getireceğini de bilmiyor elbette.
‘Welcome’ filmi ile İstanbul Film Festivali’ne geliyor ve hayatının seyri yine bir anda değişiyor. Hayatı film gibi yaşanmaya devam ediyor diyebiliriz aslında. Çağan Irmak’ın kendisini fark etmesi ve yapımcılara önermesi ile İstanbul’daki oyunculuk serüveni ‘Kış Masalı’ projesi ile böylece başlamış oluyor. Kendisi Türkiye’de oyunculuk ile ilgili bu durumu şöyle ifade etmiş; “İstanbul Film Festivali’ne gelmeseydim böyle bir şey yaşanmamış olsaydı, muhtemelen başka bir yerde, başka bir ülkede oyunculuğa devam ediyor olurdum.
Ama hiçbir zaman 28 yaşına geldiğimde ‘Anne ben İstanbul’a gidip oyunculuk yapmak istiyorum’ demezdim. Öyle bir şey kafamda yoktu.”
“Fatmagül’ün Suçu Ne?”yle yurda döndü
Şimdi şu gerçeği de kabul etmek gerekiyor adam yakışıklı, gözleri güzel ve genel geçer klasik bir tipte olmadığı için dikkat çekiyor. O dönemler Türkçe konuşamıyor olmasına rağmen Türkiye’de oyunculuk yapması için teklif geliyor ve bu çok rastlanan bir durum değil. Zaten kendisi de tescilli bir model dört sene Dolce&Gabbana ile çalışmış.
‘Kış Masalı’ dizisi ile tecrübe kazandı, Türkçesini geliştirdi ve Türkiye’ye alışmaya çalıştı. Dizi erken bitince de bu ülkede yapamayacağını hissederek Paris’e döndü. Artık Türk yapımcıları kendisiyle tanışmıştı ve kolay kolay vazgeçmeyeceklerdi. Aylar sonra Kerem Çatay’ın teklifi ile bu kez ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?” projesiyle yurda geri döndü. Bu dizi uzun soluklu olacak ve kendisinin Türkiye’de tanınmasını sağlayacaktı. O her proje bitiminde soluğu ailesinin yanında Paris’te almaya devam edecekti. Aile kavramı kendisi için önemliydi, bağları güçlüydü ve onları özlüyordu. Belki de burada yerleşik hayat kurmaması kendisini zenginleştiriyordu. Neticede bu sistemin ve sektörün içinde kalmamayı tercih ediyordu.
Şimdi Paris’te yaşıyor
Türk sineması tarafından da fark edildi ve sinemamızın en önemli yönetmenlerinden Şerif Gören’in ‘Ay Büyürken Uyuyamam’ filminde rol aldı. Yine sinemamızın son kuşak farklı ve başarılı yönetmenlerinden Ömer Faruk Sorak’ın gerçek hikayeden yola çıkarak sinemaya dönüştürdüğü ‘8 Saniye’ filminde oynadı.
Fırat Çelik 2010 ve 2015 yılları arasında yoğun olarak projelerde rol aldı, gündemde oldu ve Türkiye’de yaşadı. Aralarda yurtdışında projeleri de devam etti, kısa filmler çekti, reklam filmlerinde oynadı.
Şimdi Fırat Çelik Paris’te yaşıyor, hobilerini ve hayallerini hayata geçirerek çok sevdiği ailesiyle, arkadaşlarıyla vakit geçiriyor. Gitar, bateri, perküsyon çalıyor, besteler yapıyor, dans ettiğini de gördük ve onu bu halleriyle çok sevdik. Paris’te bir restoranı var oyuncunun, orada arkadaşlarıyla vakit geçiriyor ve danslar ediyor. Şimdilik bu buluşmalar karantina süreci nedeniyle ertelendiği için evde ailesiyle vakit geçiriyor. Ve bu süreçte bir bayram havasında hayatı güzelleştirmeye devam ediyor. Evde yemekler yapıyor, danslar ediyor ve karantina bitene kadar da dans edeceklerini söylüyor.
İyi ki varsın Fırat Çelik!
Fırat Çelik’in ne kadar eğlenceli bir adam olduğunu bu danslar ile gördük. Oyunculuğa Paris ve Türkiye’de devam ediyor. Bu süreç bittikten, karantina geçtikten sonra Fırat Çelik’i komedi tarzında, danslı, sazlı, sözlü projelerde görürsek hiç şaşırmam. Eee bir de neymiş yakışıklı adamlarda komik olabiliyormuş, üstelik dans da ediyormuş. O zaman dans... İyi ki varsın Fırat Çelik!