Geçen ay onun doğum günüydü. Milyonlarca insan iyi ki doğdun diyerek kendisinin birbirinden güzel fotoğraflarını paylaşıp ona dair duygularını ifade ettiler. Farklı kuşaklardan ve yaştan insanlar “Evimizin en güzel kadını” doğdu diyerek o günü bayram ilan etti adeta. O Türk sinema tarihinin başına gelen en güzel, en değerli, en çok sevilen oyuncusu. Bizim de başımıza gelen en özel insanlardan ve kadınlardan biri. Kadın kimliğini yıllardır oynadığı rollerle, bizimle kurduğu iletişim ve sevgi bağıyla, duruşundan taviz vermeyen çizgisi ile içini en anlamlı dolduran kişi o. O, bizim güzeller güzeli Sultan’ımız, Türkan Şoray’ımız. Birbirinden farklı filmlerini her izlediğimizde duygulandığımız, güzelliğinden büyülendiğimiz, ışığından gözümüzün kamaştığı tartışmasız herkesin sevdiği tek isim.
Aynı dönemin başka oyuncularını bazılarımız sever, bazılarımız sevmeyebilir ama onu herkes seviyor, henüz sevmeyene rastlamadım. Türk Sineması tarihinde dört kadın var ama Türkan Şoray'ın farklı bir yeri var, kamera onu daha çok seviyor. Çok güzel bir kadın ve kamera onu daha da güzelleştiriyor, sanki oynamak için yaratılmış gibi. Sinema onun hayatı sanki… Sayısız filmde oynadı, hayatı setlerde geçti. Bu nedenle gerçek hayattaki kendini unuttuğu söylenebilir. 15 yaşında tesadüf sonucu başlayan sinema yolculuğu çok uzun yıllar aralıksız devam etti.
Tesadüf sonucu oyuncu oldu
Türkan Şoray’ın anne ve babası ayrılıyor, annesi ve kız kardeşleri ile birlikte ekonomik zorluklar altında hayat mücadelesi vermeye başlıyorlar. O dönemler okuyor ve öğretmen olmak istiyor. Annesi ve kız kardeşleri ile birlikte yeni bir eve taşınıyorlar. Annesi çalışarak ailenin geçimini üstleniyor. O güne kadar Fatih’te belli bir süre dedesinin yanında kalıyor, kapalı ve küçük bir çevrede yaşıyor. Okulda duydukları kadarıyla filmleri biliyor ama henüz hiç sinemaya gitmemiş, doğru düzgün film de izlememiş. Kiracısı oldukları evin sahibi film işiyle uğraşıyor. Bir gün ev sahibinin film oyuncusu olan kızı Beyoğlu’na film setine birlikte gitmeyi öneriyor. O güne kadar Beyoğlu’na bile gitmeyen Türkan Şoray üstünde okul önlüğü ile kendisini film seti ziyaretinde buluyor.
O sette star ışığı fark edilmiş olmalı ki, ertesi gün sinemacılar evlerine gelerek oyunculuk teklifinde bulunuyorlar. Teklif ettikleri paradan dolayı ve o günün hayat şartlarından ötürü annesi bu teklifi kabul ediyor. Ve böylece Türkan Şoray bir tesadüfle sinemaya başlıyor ve oyuncu oluyor. 15 yaşında bir genç kız aklında oyuncu olma fikri hiç yokken setlerle böylece tanışmış oluyor. Hiç tanımadığı bir dünyaya böylece giriyor ve ilk kazandığı para ile de bir kat alıp kiradan kurtuluyorlar. Türkan Şoray’ın sinemaya başlangıç hikayesi de adeta bir film gibi oluyor. Oynadığı filmlerde de tesadüfler sonucu hayatı değişen kadın rollerinde görüyoruz kendisini. Filmdeki kadın kahramanların hayatlarının değişimine tanık oluyor ve mucizeler olabilir hayatta diyerek mutlu oluyoruz. En güzel aşklar da filmlerde yaşanıyor ve o aşkların etkisinden uzun süre kurtulamıyoruz.
Türkan Şoray Kanunları geldi
Toplamda 222 filmde rol alan Türkan Şoray, bu sayı ile dünyanın en çok film çeviren kadın oyuncusudur. Oyuncunun ilk filmi “Köyde Bir Kız Sevdim”, ilk ödülünü ise 1964 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “Acı Hayat” filmi ile alır. Oyuncunun hülyalı bakışları içimize işler, filmlerdeki o kadına herkes aşık olur. Vesikalı Yarim’de Sabiha, Dönüş’te Gülcan, Dila Hanım’da Dila, Gözleri Ömre Bedel’de Leyla, Güllü Geliyor Güllü’de Güllü, Arım Balım Peteğim’de Zeynep, Kara Gözlüm’de Azize, Sultan’da Sultan, Devlerin Aşkı’nda Türkan, Selvi Boylum Al Yazmalım’da Asya ve daha nice karakterler… Türkan Şoray’ın oynadığı karakterlerin hepsi çok sevildi, filmlerde ona haksızlık edildiğinde seyirciler üzüldü, seyirci onunla birlikte güldü, onunla ağladı.
Türkan Şoray’ın oynadığı karakterler kendisiyle birlikte büyüdü. Seyirci oyuncuyu ailesinden biri olarak kabul etti. Her oynadığı filmin etkisi o kadar çok seyirciye geçti ve arada inanılmaz bir bağ kuruldu ki Türkan Şoray’ı nasıl görmek istiyorlarsa öyle görmeye başladılar. Dekolteli giyindiği zaman kızdılar ve tepki gösterdiler. Kadın seyirci Türkan Şoray’ı kendi yerine koyarak sevdi, erkek seyirci yan gözle bakmadan benimsedi. Böylelikle gazetecilerin de yakıştırmasıyla Türkan Şoray Kanunları ortaya çıktı. Yıllarca bu kanun çerçevesinde davrandı kadın karakterler. Nitekim ülkenin değişimi ve kadın karakterlerin de farklılaşması ile birlikte bu kanunlar da değişmeye başladı. Artık daha özgür ve güçlü kadın karakterler sinemada yer alamaya başladı.
Türkan Şoray’ın ‘Şoray Kanunları’nın yıkmaya başladığı film Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğinde oynadığı ‘Mine’ oldu. Sinemayı o kadar çok sevdi ki sinemanın farklı alanlarında yer almak istedi. Senaryo çalışmalarına katıldı, yönetmenlik üzerine kafa yordu. Türkan Şoray bugüne kadar oynadığı filmlerdeki karakterlerin neredeyse tamamının kostümünü de kendisi hazırladı. Yönetmen olarak karşımıza çıktı hem oynadı, hem yönetti. Kadir İnanır ile oynadığı Dönüş, Azap filmi, 1976 yapımlı Bodrum Hâkimi, 2015 yılında Uzaklarda Arama filmlerini yönetti; 1981 yapımlı Yılanı Öldürseler filminin ise Şerif Gören ile beraber yönetmenliğini gerçekleştirdi.
En çok yakıştırılan isim Kadir İnanır
Türk sinemasındaki jönleri ve en önemli oyuncularıyla kamera karşısına geçti, karşılıklı oynadı ve güzel anılar biriktirdi. En çok yakıştırılan isim ise Kadir İnanır oldu. Özellikle ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ filminin etkisi o kadar güçlü oldu ki geçmedi ve oradaki aşk özel kaldı. Televizyon projelerinde az gördüğümüz Türkan Şoray titizlikle seçtiği dizi projelerinde de yer aldı. Oyuncunun en özel ve unutulmayan dizileri ‘Tatlı Hayat’ ve ‘İkinci Bahar’ oldu. Özlediğimiz bir oyuncu ile buluşmak ve onu izlemek çok güzeldi. Her iki dizi de çok sevildi, uzun soluklu oldu ve unutulmaz başarılı diziler arasındaki yerini aldı. Şener Şen ile birlikte Türkan Şoray’ı izlemenin tadına doyum olmadı, Haluk Bilginer ile güzel bir ikili oldular, bir komedi dizisinde kendisini izlemek ise ters köşe bir roldü.
Türkan Şoray dediğimiz zaman aklımıza hep güzellik ve iyilik gelir. Kendisi güzel, ruhu güzel, duruşu güzel bir oyuncunun varlığı içimizi açıyor. Çünkü Türkan Şoray’ın gözleri yetiyor hayata anlam katmaya. Hayat onun oyuncu olmasını sağlayarak ödüllendirmiş, biz onu izleyerek ödüllendirilmişiz. En güzel aşk ve sevgi dediği annelik duygusunu da yaşayan Türkan Şoray uzun süredir sessiz ve sakin bir hayat yaşıyor.
Oyunculuğu bıraktığını açıkladı
Canlandırdığı karakterlerle Türk sinemasına damga vuran oyuncunun filmografisinde 222 sinema filmi, 12 televizyon dizisi bulunan, yönettiği 5 film ve yazdığı iki senaryo bulunuyor. Türkiye’deki film festivallerinden çok sayıda ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandı. 2018 yılında yaptığı açıklamayla iyi senaryolar gelmediği için oyunculuğu bıraktığını ve kararının kesin olduğunu söyledi. Bu açıklaması ile aslında sinemada bir devir kapanmış oldu. Bu kararı hepimizi çok üzdü. Bugüne kadar Türk sinemasına gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından olan ve etkisi hiç geçmeyen gerçek bir yıldız Türkan Şoray. İyi ki varsınız siz. Filmlerde devleşen oyunculuğunuzun aksine gerçek hayatta utangaç, ürkek ve çekingen bir duruşu var. Gözlerindeki ışık o kadar güçlü ve gönül gözüyle sevgisini o kadar güzel geçiriyor ki onu sevmemek mümkün değil. Şarkıdaki gibi Türkan Hanım sizi sevmeyen ölsün. İyi ki varsınız, iyi ki doğdunuz. Sizi çok seviyoruz!