Bir oyuncuyu ilk projesinden itibaren takip etmeye başladım. Çünkü takip etme isteği uyandırıyordu bende, açıkçası nereye nasıl gideceğini de merak ediyordum. Önce küçük rollerde gördüm kendisini… Fark edilen bir şey vardı onda ama o zamanlar çözemedim. Sadece onun küçük rollere ya da sonradan katıldığı projelere kattığı çok şey olduğunu biliyordum. “Oyunculuk” desem değil, “diziyi değiştiren kilit rol desem” değil… Çok sonradan gördüğüm bir şey vardı kendisinde. Hiç büyümeyen bir kız çocuğu ama olgunluk taşıyan bir karakter barındırıyordu yüzünde, oyunculuğunda, çizgisinde ve hayatında... Sanki hangi role koysan o olacaktı; çünkü her rolü içselleştirerek oynuyordu. Emin adımlarla usulca, kendince ilerliyordu oyunculukta ve her oynadığı projede kendisine bir şey ekliyordu. Öyle bir gecede ünlü olmuyordu, doğrusu aslında “olunmuyordu” da, yine de o “olmalı” diyordum. Tercih etmediği ünlü olmak istememe, gözümüze sokmama halini de çok seviyordum. Ünlü olmak gibi bir derdi olmayan kadınlardandı ama meslekte oyuncu olmak, üstelik kadın olmak ünlü olmak demekti ya, beni duruşuyla şaşırtıyordu. O kim mi? Özge Özpirinçci’den bahsediyorum. Duruşuyla hem ciddiyet, hem de eğlence vaat eden o ‘Kadın’dan…
Özge Özpirinçci ‘Bahar Eşmeli’ karakteriyle zirveye oturdu
Ben onun oyunculuğunda zirveyi görmek istiyordum ve o büyük projesini bekliyordum. Usulca geldi ve zirveye yerleşti. ‘Kadın’ hayatımın dizilerinden biri oldu ve o oyunculukta zirveye oturdu. Kadın olmanın her halini öyle bir oynadı ve anlattı ki, Bahar Çeşmeli karakteriyle içimizde yaşayan kadınları canlandırdı. Bahar çok bizdendi, gerçek bir karakterdi ve o muhteşem canlandırıyordu. Özge Özpirinçci iki çocuk annesi olarak karşımıza çıkarak öyle bir ters köşe yaptı ki, oyunculukta başka bir ivme kazandı. Bir kadının nasıl davranması gerektiğini karakterinde öyle gözler önüne serdi ki, bütün herkesin ders çıkartması gereken bir karaktere dönüştü kadınların hikâyeleri… Bir uyarlama senaryo bu kadar güzel yazılıp, çekilip, anlatılabilirdi. Proje tasarımı, yapımcılar, senarist Hande Altaylı ve bütün ekip çok güzel bir iş çıkarttı. “Kaliteli bir iş izlenebilir” durumunu yıllar sonra (eski kaliteli diziler tadında) bize geri verdiler, bu durum biz seyircilere en güzel hediye oldu. Tabii ki en güzel hediye de çok sevdiğim bir kadın oyuncu Özge Özpirinçci’nin bu proje ile değerine değer katması oldu. Değer derken Özge’nin gerçek oyunculuk gücünün ortaya çıkmasından bahsediyorum ve ben bu durumdan çok mutlu oldum. Seyirci mutluluğu sınırları aşan bir duruma dönüştü ‘Kadın’ dizisi, Türkiye'den sonra İspanya'da da salı gecesinin zirvesine yerleşti. Benim gönlüme yerleşen projenin sınırlar ötesindeki başarısı çok gurur verici bir duygu, bütün ekibi tebrik ediyorum.
Hümeyra’nın veliahtı Özge Özprinçci olmalı
Özge Özpirinçci’nin hikâyesine baktığınızda oyuncu olarak yola çıkmamış. Üniversite sınavında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanıyor ama babasının yönlendirmesiyle Sabancı Üniversitesi Yönetim Bölümleri Birimi’ne giriyor. Bir röportajında şöyle diyor başarılı oyuncu; “Mezun olduğumda diplomamı babama uzatıp ‘Bu senin istediğindi, şimdi sıra bende’ dedim. O da baktı ki, oyunculuk benim için geçici bir heves değil, var gücüyle destekledi beni.” Oyunculuk onun için günden güne tutku olan bir meslek oluyor ve babası bu konuda kendisini iyi ki desteklemiş. Özge Özpirinçci’nin ilk projeleri ‘Cesaretin Var mı Aşka?’ ve ‘Kavak Yelleri’ dizisi oldu. Oyuncunun asıl çıkışı ‘Melekler Korusun’ dizisiydi. Bu dizide Hümeyra ile anne kızı canlandırdılar ve usta oyuncu ile kamera karşısına ilk kez geçti. O dönemler bilmiyorlardı ama bu birliktelik başka projelerde de olacaktı. Ben bu usta - çırak beraberliğini çok sevecektim. Hümeyra’nın veliahtı olarak farklı kişilikte olmalarına rağmen Özge’yi çoktan seçecektim.
Benzer durumları her iki kadında kendi içinde yaşıyor, duruşları özel ve oyunculukta farklı kulvarda durmayı seçiyorlar. Yapımcılar da Hümeyra ve Özge Özpirinçci ikilisini sevmiş olmalılar ki yıllar sonra bu ikili ‘Kadın’ dizisi ve ‘Biz Böyleyiz’ sinema filminde tekrar bir araya geldiler. Ve ikilinin uyumu ve birlikteliği yine hem görsel, hem de sahne olarak muhteşemdi. Keşke bir projede Hümeyra unutulmaz şarkılarından birini söylese mesela ‘Gidemediklerimiz’ ve Özge doğal bıraktığı o saçının önündeki beyazlar ve o güzel yüzündeki anlamlı ifadesiyle baksa daha da unutulmaz bir sahne ortaya çıkmaz mıydı? Benim kafamda canlandırdığım böyle bir sahne var, belki böyle bir film olur!
‘Al Yazmalım’da Özge en güzel detaydı
Özge ardı ardına birçok dizi projesinde yer aldı. Bu projelerin içinde hatırlamak istemediğimi yazayım ‘Al Yazmalım.’ Konusu, oyunculuklar ve hikâye hiç olmamış diziler arasındaki yerini alabilir. Oysa bu projenin filmi güncelleştirilerek Özge bu projede Asya olsaydı ne güzel olurdu, güzel gözleri ve duygusuyla Türkan Şoray’a saygı duruşunda bulunurdu böylece. ‘Al Yazmalım’daki en güzel detay Özge Özprinçci’ydi gerisi hikaye… Sonrasında ‘Deli Saraylı’ projesi güzel bir projeydi ama maalesef reyting denen sisteme kurban gitti. Oysaki Perran Kutman gibi özel bir ismin dizide olması bile yetmeliydi değil mi? Özge’ye bu noktada böyle bir usta ile oynamak düştü ve şanslıydı.
Buğra Gülsoy ile iyi bir ikili oldular
Başarılı oyuncu dizi, reklam projeleri ve sinema filmleriyle kariyerine başarıyla devam etti. Her projede farklı bir tatla karşımıza çıktı ve günden güne oyunculuk kariyerinde sağlam adımlar attı. Her türde karşımıza çıkmasıyla oyunculuktaki renklerini gösterdi. Sinemada oynadığı projelerde bazen bir dramda, bazen de bir romantik komedi de oldu. Bu noktada hem dizi, hem film çalışması yaptığı Buğra Gülsoy ile partner olarak iyi bir ikili oldu ve çok sevildi.
Güzel yolculuğuna eşlik etmek bize düşüyor
Oyuncu ödüller aldı ve halkın sevgisini kazandı. Ona duyulan sevgi hep özel oldu. Özge’nin sevilecek çok şeyi var; elbette oyunculuktan dolayı öncelikle seviliyor ama duruşu hep güzel oldu. O hep doğal ve güzel kaldı. Bizi şaşırtan ve bilmediğimiz oyunculuk performansı var ve bu durumu beklemek çok heyecanlı. Oynadığı projelere baktığımız zaman hangi projede ve hangi rol ile karşımıza çıkacak bilemiyoruz. Ve her rolde kendisini izleyebilecek olmak, takip etmek ve merak etmek onun oyunculuk başarısı. Bir oyuncuyu “şöyle oynadı, böyle oynadı” diye projeleriyle uzun uzun anlatmadım; çünkü o rolün içinde oynuyor ve onu fark ediyorsunuz. Fark ettiğiniz bir kadın oyuncunun projesini de bekliyorsunuz ve unutmuyorsunuz. Bize ise sadece bir kadın oyuncunun komediden drama duygu geçişlerine, diziden sinemaya güzel yolculuğuna eşlik etmek düşüyor ve bekliyoruz. Üstelik bu kadın güzel duruyorsa sevgimiz hiç bitmiyor.
Özge neredesin, bu defa nasıl bir kadın olarak karşımıza çıkacaksın? Onu yakında Netflix’te izleyeceğiz. Ece Yörenç’in senaryosunu yazdığı, Çağan Irmak’ın yönetmen koltuğuna oturduğu projede bir başka yakın arkadaşı Birkan Sokullu’yla “Şimdiki Aklım Olsaydı” dizisinde rol alacaklar. Heyecanla bekliyoruz.
Çünkü biz seni gördüğümüzde “iyi ki varsın” diyoruz ve seni izlemeyi çok seviyoruz. İyi ki varsın, hep ol ve böyle kal, gerçek hayatta oynamadığın için de ayrıca teşekkür ederiz!