Karantina günlerinde her eve lazım kadın Esra Dermancıoğlu... “Sonrası iyilik güzellik...”
Karantina günlerinin evimize gelebilen en güzel misafirlerinden, en eğlenceli isimlerinden biri oldu. Sosyal medyanın şifacısı diye tanımlayabilirim kendisini. Ve onu izledikçe, kendisini olduğu gibi gördükçe daha da çok sevdik. Sosyal medya hesabından yaptığı yayınlar ile evlerimizde yalnızlığımızı bir parça unuttuk. Adeta bir oyun içinde bulduk kendimizi ve onun oyunlarına dahil olduk. Yayınladığı dans videoları, hayatına dair anıları, itiraflarını paylaştıkça ve o doğallığını gördükçe bizden biri oldu, ailemizin bir parçası haline geldi. Kendi olabilmeyi, kendisiyle olduğu gibi kalabilmeyi, dalga geçebilmeyi ve duygularının her halini o kadar güzel yansıttı ki pandemi sürecinde onun varlığı bize çok iyi geldi ve “Her eve lazım bu kadın” dedirtti. Oyunculuğu ile son yılların fark yaratan kadınlarından biriydi, canlandırdığı karakterler ile zaten sevmiştik onu, şimdi kendi olarak da çok seviyoruz. Esra Dermancıoğlu, ne deli dolu ve yaşam enerjisi olan bir kadınsın ve bu süreçte bize ne güzel enerji veriyorsun.
Esra’yı ayrı, rollerini ayrı seviyorsun
Dermancıoğlu’nun oyunculuğa başlama hikayesi de delilik denebilecek -çoğu insan için diyelim- cesaretli bir karar ve ilham verici. Çünkü hayatının 35’li yaşlarında oyuncu olmaya karar veriyor, eğitimler alıyor ve sonradan dahil oluyor bu sektöre... 40 yaşından sonra ünlü bir oyuncu olarak çıkıyor karşımıza. “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinde onu ilk kez görüyoruz ve “Kim bu yenge?” demeye başlıyoruz aslında. Sonra kendisinin hikayesini merak ediyoruz elbette. Sanat Tarihi eğitimi alan, Amerika’da bir yıl yaşayan, İsviçre’de okuyan ve farklı bir hayatın içinde olan biriymiş Esra Dermancıoğlu. Bir röportajında “Artist olma gibi bir hayalim yoktu, çok yüksek bir enerjim vardı ve nereye aktaracağımı bilemiyordum” diyor.
O enerjiyi aktaracağı ve daima heyecanlı tutabilecek en güzel alan oyunculuk ve iyi ki o enerjisi onu oyunculuk mesleğine yöneltmiş. Çünkü oynadığı her rolde başka başka enerjilerde, duygu geçişlerinde tam da karakterine bürünen bir kadın olarak çıkıyor karşımıza. Öyle ki karakterleri ünlü oluyor ve kendisi karakterin önüne geçmemeyi başarıyor. O karakterin içinde başarıyla kalan ve bize o karaktere inandıran başarılı bir oyunculuk performansı sergiliyor. Belki de onu bu karantina sürecinde ilk kez yakından tanıyoruz ve ne mutlu ki bizi hayal kırıklığına uğratmıyor. Kadının özünde ve enerjisinde farklı bir şeyler var, şeytan tüyü var ve onu herkes sevebiliyor. Öyle ki onu sosyal medyada izlerken aklımız “Bir Zamanlar Çukurova” dizisinde başarıyla canlandırdığı karaktere gitmiyor. “ Dermancıoğlu ayrı, oynadığı roller ayrı” diyebiliyoruz. Ve biz seyirciler için bu ayrımı yapabilmek zordur ama bu kadında bu ayrımı yapabilmeyi başarıyoruz.
Delilik yaşamın ta kendisi değil mi?
Esra Dermancıoğlu dizilerde, sinema filmlerinde ve sahnede oynamayı başarıyla sürdürüyor. Biz de onu severek takip etmeye devam ediyoruz. Bu takibimiz şimdi karantina sürecinde kendisinin sosyal medya hesabından sürüyor. Bu dönemde sosyal medyada performansıyla bir fenomene dönüştü. Hayatı yaşamayı seven bir kadın, bize hayatın ne kadar renkli olduğunu hatırlatıyor ve doyasıya yaşamak gerektiğini gösteriyor. Kendisinin bize bir şeyler hatırlatmak, göstermek gibi bir derdi ve misyonu yok ama bizim içimizden geçenleri yansıtan bir kadının günlüğünün içinde olmak heyecan verici. Ev hallerinde olduğu gibi karşımıza çıkıyor. Delilik diye tabir ettiğimiz her şey aslında hepimizin içinde var ve yaşamanın kendisi öyle değil mi?
Aşkını dile getiriyor
Özellikle kadınların sesi olmayı başardığı ve ilişkileri eğlenceli hale getiren bir oyun içine davet ettiği aşk serisi yayınları çok renkli ve ne olacak bu aşkın sonu diyerek meraklanmaktayız. Oyuncu Alican Yücesoy ile flört ediyor, biz de bunun içine dahil oluyoruz. Kadınların söylemek istediği, içinden geçen her şeyi ve ilişkilerden beklentileri açık sözlülükle Alican Yücesoy’dan talep ediyor ve ona olan aşkını dile getiriyor, ondan da aşkını bekliyor. Erik ile kapısına getirtmeyi başardığı adama yayında pasta yapıyor, üstelik de kendisine Cemal Süreya şiirleri okutuyor sonra da sohbetlerine ilişkiden beklentilerini sıkıştırıyor. Bu oyun ne kadar gerçek, ne kadar bir kurgu bilemiyoruz, işin güzel yanı da bu sanırım. Bir kadın ve bir erkeğin aşkını tam da karantina döneminde izlemek sevdiğimiz en güzel şey. Çünkü virüs en çok da yalnızlıktan vurdu herkesi ve bu süreçte “Keşke biri olsaydı hayatımda” diyenlerin sayısını çoğalttı.
Bu virüs hepimizi duygusal yaptı ve ölümlü dünya diyerek sevdiğimiz herkese sarılmak istiyoruz ama sarılmak yasak. Bu günlerde hayatının aşkını bulmak isteyenlere ilham verdi Esra Dermancıoğlu... Hatta onun izinden gidersem ben bu adamı kendime aşık ederim oyunları başladı takipçilerde. Esra’nın bu ilişkideki hedefi ‘Ben bu karantinadan Alican’a yüzüğü takar çıkarım” diyor. Öyle ki, erik içinden yüzük çıktı diyerek simgesel yüzüğünü takıyor ve subliminal mesaj vermeyi de ihmal etmiyor. Bakalım Esra bu karantinadan Alican’a o yüzüğü taktırıp çıkabilecek mi?
İyi ki varsın!
Esra Dermancıoğlu bu karantinanın en güzel insanlarından biri oldun, iyi ki varsın. Alican sana yüzük takar mı takmaz mı bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var, biz sana takipçilerin olarak çiçeklerden yaptığımız bir taç taktık bile. Üstelik Cemal Süreya’nın en sevdiğim şiiri dediğin ‘Aşk’ şiirini de aşk galip çıksın diyerek hep birlikte yüksek sesle okuyoruz.
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.