Bu yazımı size senarist kimliğimi bir kenara bırakıp öğretmen bir babanın kızı olarak yazıyorum. Üniversite sınavlarındaki soruları çözüp hatalı soruları bulan, dönemin sözü geçen sayılı öğretmenlerinden biriydi. Birçok insanın hayatına dokunmuş iyi bir eğitimci babam. Matematik anlatırken aslında size hayatı anlatır ve siz bir daha asla o konuyu unutamazsınız. Asal sayıları bana anlatırken aramızdaki diyalog tam olarak şöyleydi: “Asal kelimesi ‘asil’den geliyor yani tek ve kendisinden bir tane daha yok. 2, 3, 5, 7, 11 sayıları gibi... Tek ve asil. Tıpkı senin gibi, yani sen benim ‘Asalımsın’ kızım” demişti. Asal olduğumu öğrenen benim bu konuyu bir daha hayatım boyunca unutmama imkan yoktu. Buraya sığdıramayacağım nice örneklerle matematiği anlatmak ancak işini seven iyi bir eğitimcinin yapabileceği bir beceridir. Emekli olduktan sonra eğitimden elini çekmeyerek kendi açmış olduğu YouTube kanalı ve blog sayfasından bugün bile öğrencilerine yardımcı olmaya devam ediyor.
Babama duyduğum hayranlıkla aynıydı
“Öğretmenin ve öğrenmenin yaşı yoktur, yaşadığımız sürece mutlaka öğretecek ve öğrenecek bir şeyler vardır” derken babama duyduğum hayranlıkla sevgili yazar, eğitim bilimci Özgür Bolat’a duyduğum hayranlık da aynıydı. Özgür Bolat eğitimi psikolojik açıdan da ele alan başarılı bir yazar-eğitimcidir. Eğitime, aileden, çocukluktan ve hatta çocuk psikolojisinden başlayarak işin temeline inip doğru tespitler sunarak herkes gibi beni de kendisine hayran bırakmıştır. Ta ki 17 gün önce 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda yaptığı talihsiz paylaşıma kadar... Eminim benim gibi birçok okuru da aynı duyguları hissetmiştir.
Takipçilerini incitmiş olabileceğini düşündü mü?
Karantina günlerinde canlı yayınlarındaki başarısından önceki yazımda da bahsettiğim, kitaplarını okuyup beğendiğim, eğitime bakışını önemsediğim, Özgür Bolat 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda Instagram hesabından yaptığı bu paylaşımla depresyonu bir burjuva hastalığı olarak gördüğünü vurguladı. Bu açıklamasıyla; acaba şu an elinde olmayan nedenlerle depresyona girmiş olan birçok okurunu, takipçisini incitmiş olabileceğini düşündü mü? Özellikle böyle bir dönemde küçücük bir virüsün bütün bir dünyayı etkileyip insanları eve tıktığı, çaresiz bıraktığı, korkuttuğu, sevdiklerini kaybettiği bu salgın sürecinde insanların depresyona girmiş olabileceğini düşünmedi mi ? Daha önce hiç deneyimlemediğimiz bir süreci, işimizi, gücümüzü, eğitimimizi bile evden yapmak zorunda kaldığımız, annemizi, babamızı, anneannemizi, dedemizi göremeyip sevdiklerimizden ayrı kaldığımız, sarılamadığımız sokağa bile çıkamadığımız, çıktığımızda bile maske takıp herkesi maskeli gördüğümüz bu dönemde kaygılanmamak, depresyona girmemek mümkün mü?
Depresyon ayıplanacak bir durum değildir
Depresyon ne küçümsenecek, ne de ayıplanacak bir durumdur. Herkes hayatının bir döneminde o ya da bu sebeple depresyona girebilir. Sevgili Özgür Bolat, anne ve baba tutumunu, kaygıyı, çocuk psikolojisini ve davranışını ön planda tutarak eğitimi ele alırken bir anda hayatı duran, dışarda top oynayamayan, dışarı çıktığında maske takmak zorunda kalan o çocukların ve ebeveynlerin depresyona girmiş olabileceğini düşünmedi mi? Çocuklar ve insan psikoloji ile yakından ilgilenen sizin gibi bir eğitimci yazarın depresyonu küçümsemesi çok tahlisiz bir durum olmuş. Umarım küçük bir düzeltmeyle sizi sevenlerin gönlünü almayı başarırsınız.