90’ların sonu 2000’lerin başı sitcom dizileri almış başını gidiyor ve en parlak dönemini yaşıyordu. Ben de sektöre damgasını vuran o popüler işlerin mutfağında çalışıyordum. Ruhsar, Ayrılsak da Beraberiz, Hayat Bilgisi, Davetsiz Misafir, Selena, Çifte Bela, Yahşi Cazibe, Pis Yedili ve daha onlarca dizinin yazar ekibindeydim. Yaptığımız her işte önce kendimiz güler, büyük keyif alırdık. Toplantılarda bize zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız, kendi mizahımızı yapabildiğimiz güzel dönemlerdi. Sonra işin içine reyting canavarı girdi. Önce kanalın, dolaylı olarak da senaristlerin üzerindeki baskı arttı. Baskı artınca da mizahın tadı tuzu ve eski lezzeti kalmadı. Çünkü reyting alabilmenin bir diğer koşulu süreyi uzatmaktı. Uzun olma koşulu da komedinin matematiğine, doğasına aykırıydı. Bu da sitcom türünün sonu demekti. Çünkü sitcom bir ritim işidir.
Süre uzadıkça ritim düşer, ritim düştükçe iş süner, iş sündükçe de komedi etkisini yitirir. Böylelikle bir zamanların baş tacı sitcom dizileri, tahtını saatler süren dramlara bırakarak sahnelerden usulca çekildi. Arada sırada ekonominin kötüye gittiği, insanların evlerine kapandığı zor zamanlarda akla gelen, televizyon kanallarının can simidi bir dizi türü haline geldi. İşte tam da öyle dönemlerde telefonlarımız yeniden çalmaya başlar: “Elinde düşük bütçeli hazır bir sitcom var mı?” diye yapımcılar sorarlar. Şimdi yine bir kriz dönemi ve görünen o ki can simidi yeniden sitcom oluyor.
Yeni bir tür mü doğuyor?
Benim gibi her şeyi oturduğu yerden yapabilen, evden çıkmayı sevmeyen biri için karantinada olmak çokta zorlamadı diyebilirim. Yazarın halet-i ruhiyesidir zaten kendini izole etmek ve bir süre eve kapanmak. Boş sayfalara günlerce bakmak, sahne 1`deyken 101`inci sahneyi hayal etmek. İşte tam da böyle bir dönemde, herkesin eve kapandığı zor günlerde gerek ihtiyaçtan, gerekse zorunluluktan yeni bir tür doğuverdi. Hal böyle olunca da sektör bu yeni düzene ayak uydurmak konusunda geç kalmadı. Yaratıcı insanlara da mizah için yeni bir fırsat doğdu. Daha şimdiden devam eden diziler kalan bölümlerini evden çekmeye başlarken, evden çekilen yeni diziler de hayatımıza girmeye başladı.
Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz “Youtube kafası” yerini bu yeni türe bıraktı. İnsanların mizaha tahammül sürelerinin kısaldığı, komik sahneleri ancak birine anlatabileceği veya kısa video halinde gönderebileceği kadar dayanabildiği bir dönemde evden çekilen diziler hayatımıza girmeye başladı. Oyuncuların bir araya gelmeden sadece görüntülü sohbet programları üzerinden online çektikleri dizileri bundan sonra daha çok duyacağız. Değişiyoruz, evriliyoruz, biz değiştikçe mizah da değişiyor ve böylelikle dizi sektörüne de yeni bir tür ekleniyor. Setlerin ortadan kalktığı, yönetmenin koltuğunu sabit kameraya bıraktığı, senaryoya gerek kalmadan içeriği belirleyip doğaçlama mizahın yapıldığı, oyuncuların ise zaman zaman tahtlarını Youtuber’lara bıraktığı tamamen doğal performansa dayalı yeni bir tür. Tam da komedi bitti dediğimiz yerde, mizah severlerin yüzünü güldürecek yeni bir sitcom tür. Nasıl olacağını hep birlikte izleyip göreceğiz .