Uzun zamandır yazmıyorum çünkü beni klavye başına oturtacak “O” diziyi bulamıyorum. Dizi seçimi de biraz aşk gibi sanki… Doğru zamanda, doğru yerde doğru olanla karşılaşmak istiyor insan. Aslında ben birçoklarının aksine yazın daha çok ekran karşısında oluyorum. Bir gün hakkımda bilgi soran olursa rakıcı, seçici, gurme, kitapçı filan değil… Direkt dizici dersiniz. Üstelik benim şahane senaryolara, üstün oyunculuklara, ahım şahım efektlere filan da ihtiyacım yok. Bir yerimden yakalasın beni hikaye, yetiyor bana. Eksik kalmış bir tarafımı tamamlasın istiyorum mesela… Ya da bana ait bir şeyi tasvir etsin koysun önüme. Güldürsün beni bazen… Bende de var olan bir açığı yakalayıp izlettirsin bana kendimi ve sevdiklerimi en eksik yanlarımızla. Düşmanlarımı yansıtsın kimi zaman ekrana. İntikam alsın onlardan benim yerime. Ya da ağlatsın kanayan bir yerime ulaşıp beni. Dokunsun azıcık gönlüme, ruhuma, zihnime, duygularıma. Yaşayamadığım bir aşkı anlatsın uzun uzun…
Yaşamaktan hoşlanacağım bir detay olsun içinde… Geçmişte acımış bir noktamı hatırlatsın bana ve hatta mümkünse iyileştirsin onu izletirken hikayeyi. Ağladığım bir anektotu tekrar getirsin önüme… Yeniden ağlayayım… Ağlamak da iyileştirir insanı bilirim zira. Hiç olmazsa tebessüm ettirsin. İyilik kazansın kötülük sonunda layığını bulsun. İlahi adalet isterim ben izlediğim, duyduğum, gördüğüm şeylerde… Heee bir de ilham versin azıcık. Bu yaştan sonra ressam ya da şarkıcı olacak değilim de… Tuttuğunu koparan kahramanlar olsun içerikte…
Battaniye ve tuzlu fıstık…
Burası size garip gelebilir biraz da dizi ve filmlerde bir yiyeceğe içeceğe vurgu yapılması çok hoşuma gidiyor… Bizim yerli yapımları o açıdan biraz klişe buluyorum. Havalı bir villa, iki kişilik kahvaltı sofrası… Adam spordan gelmiş, kadın 34 beden… Sofranın ortasında rulo haline getirilmiş salamlar, su börekleri filan… Bu devirde o tarz bir ailenin sofrasında salam mı kaldı? Oysa Netflix’de izlediğim dizilerin birçoğunda ertesi gün markete gidip yedikleri içtikleri şeyleri aramışlığım oluyor. Suit izlerken yediğim çin yemeklerinin, Brigitte Jones zamanlarında götürdüğüm gofretlerin haddi hesabı yok. Eat Pray Love beni pizza aşığı yaptı desem hiç abartmış olmam. Bence hikayeyi bütünleyen bir olgu işin yeme içme kısmı. Baş kahramanların şef oldukları çoğu yerli dizide bile ortaya sunulan tabaklar vasatın bile altında bana göre. Battaniye altında sürekli tuzlu fıstık yiyen bir kahramanın olduğu hikaye yok mudur… Ya da ayçöreği takıntısı olan bir sarışın…
Yasak Elma ve Camdaki Kız iddiasını koruyor
Tam “Yasak Elma çok uzadı artık izlemem” diyordum ki hikaye özünü koruyup yenilikler getirerek çıktı karşımıza. Hal böyle olunca gene büyük heyecanla geçiyorum ekran karşısına iki haftadır. Yıldız ve Ender oyunculukları ve renkli karakterleriyle dizinin kaptan koltuğunu kimseye bırakmıyor. Çağatay gözümden düştüyse de ilerleyen zamanlarda toparlayacağını umut ediyorum. Dizilerin sinsi adamı Murat Aygen konuya beklenmedik bir giriş yapmış durumda, heyecanla bekliyorum gidişatı.
Camdaki Kız da sular durulmuyor. Hikaye bana büyük mutluluk vermese de izlemeye devam edeceğim gibi görünüyor. Çoğunluğun aksine dizide beni en etkileyen karakter Nalan’ın kayınvalidesi. Sürprizlerle dolu bu kadın geleneksellikle eğlenceli kişiliği mükemmel bir harmanını ortaya koyuyor.
Yaz aylarında başlayıp halihazırda devam eden Kalp Yarası ilk bölümlerdeki heyecanını koruyamadı maalesef. Önceleri çok severek takip ettiğim dizi 10. bölümünden itibaren bana göre kan kaybetmeye başladı. Zira diziyi götüren Ayşe-Ferit aşkı inandırıcılıktan uzaklaştı. Yasak Elma ile aynı saate denk gelen diziye Hande sevimsizliği eklenince tekrarını da izlemeye üşenir oldum.
Masumlar Apartmanı yeni sezonda bizim ailedeki izleyici kitlesini “Evlilik Hakkında Her Şey”e kaptırdı. Gökçe Bahadır ve Sumru Yavrucuk’un ipi göğüslediği dizi yüzünü dijital kanallara dönmüş izleyici kitlesini ekran başına toplar kannatindeyim. Kırmızı Oda’ya gelirsek yeni hikayeler benim ilgimi çekmedi. Ama bu “Kırmızı Oda” bu sezon biter demek değil. Zira yeni konuklar ve hikayelerle her an reyting sürprizleriyle kapımızı çalabilir.