Dizileri muhteşem senaryolar, müthiş oyunculuklar için ya da sanata doymak adına izlemiyoruz. Keyifli vakit geçirmek istiyoruz. O yüzden yakışıklı erkekler, güzel kıyafetler, muhteşem dekorasyonlar, şık kıyafetler hoşumuza gidiyor. Şimdi diyeceksiniz ki; "O zaman Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı gibi diziler neden her hafta liste başı?" Haklısınız… Orada da farklılık cazip geliyor. Alışılmışın dışında senaryolar, özellikle Gülseren Budayıcıoğlu imzasıyla karşımıza çıkanlar daha bir ilgimizi çekiyor. Budayıcıoğlu psikiyatr hocalığı deneyimiyle üstün nitelikli kalemini bir araya getirerek hatırı sayılır bir izleyici kitlesini arkasına alıyor.
Şimdi ben birbirine benzeyen ve sıradan görünen ama bizi ekrana kilitleyen yaz tadında dizilerden söz etmek istiyorum. Niye seviyoruz aşk kokulu dizileri? Nedeni basit… Aşk tadı var çünkü. Üstelik dizilerdeki erkekler sevdi mi tam seviyor. Ki şu anda toplumda özellikle kadınların en aç kaldıkları konu bu. WhatsApp’ın henüz olmadığı sms’li yıllarda evlenmiş ve yaklaşık on sene evli kalmış bir kadın olarak bunun çok farkında değildim yakın zamana kadar… Geçen gün bir arkadaşımla ilişkiler hakkında konuşurken bana “Sen Alice Harikalar Diyarı’nda yaşadığımızı sanıyorsan hemen dön dünyaya aramıza” dediğinde fark ettim bunu. İlişkiler benim bıraktığım yerde durmuyor.
Sosyal medya çiftleri, eğer aralarında derin bir aşk ve bağlılık yoksa asla rahat bırakmıyor. Eski sevgililer pet şişe gibi kesinlikle ortadan kaybolmuyor. Yeni adaylar keşfette sürekli ortaya çıkıyor. Hal böyle olunca kimse “ikili” ilişki kuramıyor. Evliliklerin hepsinin sallantıda olması doğal. Zira şu dönemde bu müesseseyi yürütmek o kadar zor ki bu başka bir yazının konusu olsun. Ama ilişki heyecanı, yeni bir aşka yelken açmak ve gözünün başka kimseyi görmemesi filan gibi olguları yaşamanız için masal kahramanı olmanız gerekiyor. İşte “Sen Çal Kapımı” gibi romantik diziler tam da o noktaya vurgu yaparak hayatımızdaki derin yarayı kapatıyor. Çünkü esas oğlan esas kızı bulunca gözü başka kimseyi görmüyor. Yanında güzelim kız varken başka birinin Instagram postlarının altına beş sıra emoji dizmiyor mesela.
Ya da sevgilisinin yanında aklı WhatsApp’tan gelen mesajlarda olmuyor. Araya esas kızdan çok daha güzel eski sevgililer, yeni alternatifler girmeye çalışsa da kötü kadınlar asıl oğlan tarafından göz ardı ediliyor dizilerde. İşte kadınların hayalindeki erkekler tam da böyle işte. Kararlı, net, sevgilisinin arkasında kapı gibi duran adamlar istiyor kadın kısmı. Oysa gerçek hayat şu an bu şekilde seyretmiyor. Herkes sosyal medyada salınırken yanındakini unutuveriyor. O zaman ne yapıyor kadınlar? Alıyorlar kahvelerini, battaniyelerini; hayallerinde bile canlandıramadıkları ilişkilerini ekrandan izliyorlar. Asıl oğlanın esas kıza olan bakışları… Diğer kadınlara posta koyuşları… Annelerine, babalarına ayar çekişleri… Bir gece ansızın sevgilisinin evinin kapısında bitişleri… Bunları ağzı açık izliyor kadın izleyici…
Sanırım kadınlar yaşayamadıkları ilişkileri bir de yaşadıkları ortak sorunları izlemeyi çok seviyor. Aldatma, aldatılma, aşk, keder, unutulamayan aşklar, aileler tarafından onay verilmeyen ilişkiler daima puan topluyor. Gerçek hayatta ilişkilerin yozlaştığı, sosyal medyaya kurban gittiği günümüzde bu tarz diziler sadece yazları diğer dört mevsim prim yapacak gibi görünüyor.