İnsan onu düşünürken birden en saf, temiz ve iyi hale bürünüyor. Onu düşünüp de ruhu temizlenmeyecek insan tanımıyorum bu topraklarda ve tabii duygulanmayacak da… O iyi insan olmanın en güzel örneği ve karakteriydi belki de ve işte bu yüzden onun filmlerini her defasında yeniden yeniden bıkmadan izledik, izlemeye devam ediyoruz. İzledikçe duygulanıyor ve neşeyle karışık hüzünlere dalıyoruz. O hepimizin oldu, bütün ülkenin ortak sevdiği tek aktördü ve herkesin sevdiği iki kahraman yarattı. ‘Mahmut Hoca’ ve ‘Yaşar Usta’ hala yaşamıyor mu hayatımızın bir köşesinde, en zor zamanlarda keşke çıkıp gelseler derken bulmuyor muyuz kendimizi birdenbire...
Kendini beğenmeyen biriydi
Münir Özkul diye özel bir insan yaşadı bu topraklarda ve oyunculuk mesleğini layığıyla yapan çok büyük aktördü. Yeşilçam sineması sayesinde geniş kitlelere ulaşan Özkul, henüz daha lise öğrencisiyken tiyatro ile tanıştı ve mesleğe profesyonel olarak Ses Tiyatrosu sahnesinde adım attı. Ses Tiyatrosu’nun girişinde Sadık Şendil’in tavsiyesi vardı ve kendisine farklı bir yol açtı. Ama içindeki çelişkileri bitmeyen bir oyuncu vardı hayatımızda... O dönemlerde uzun yürüyüşler yapar, kendi kendine ağlar ve içinden çıkamadığı çocukluk travmalarından çıkmaya çalışırdı ama o travmalar hayatı boyunca onunla birlikte yürüyecekti. Bir türlü kendinden emin olamayan, kendini beğenmeyen biriydi ve başarısızlık korkusunu yenemiyordu. Bir röportajında şöyle ifade ediyor durumunu usta; "Annem tiyatrocu olmamı hiç istemiyordu. Beni 'Paşa oğlum' diye severdi. 15 yaşına kadar paşa olacağım diye yetiştirildim. Fakat sinema ve tiyatro merakım başlayınca paşa olamayacağımı anladım. Yıllar sonra baktığımda başka bir durum ile de yüzleşiyorum, ben anneme aşıktım. Ve bence dünyanın en iyi kadını odur.” Bu açıklaması ile yaşadığı hayat, hayatındaki kadınlar, ilişkileri üzerine çok şey söylenebilir ama gerek yok. Çünkü hayatımızda hayat hikayesini bilmek istemeden sevdiğimiz bir aktör var.
İyi insan olmanın timsali ağır bir yüktü
Hayatında çelişkiler yaşayan, kendi hayatında acılar çeken, akıl hastanelerinde kendini anlamaya ve dinlemeye çalışan, alkol ile savaş veren biri kendisi. Bu kadar iyi olmanın bedelinin sebebi ise acımasız hayatı sırtlayamayacak kadar insanın güçsüz olması aslında... Bize karakterlerinde yoksulluk çeken, yoksun olan, iyilik dağıtan, temiz, iyi kalpli kalan birinin gerçek hayatta çok mutlu olması beklenemez elbette. Çünkü insan oynarken o karakterler var mıdır gerçek hayatta diye bakabilir hayata öyle değil mi? O karakterler yoktur ama insanları o karakterin varlığına inandırarak mutlu etmişsindir ve bundan daha büyük mutluluk elbette yoktur ve bu durumu son zamanlarında kendisi de görebilmiş, hissetmiştir. İyi insan olmanın timsali ağır bir yüktür bu hayatta!
Kavuğu Özkul’a devretti
Münir Özkul tiyatro sahnelerinde varlık gösteren ve sahneden beslenen bir isimdir aslında. 1951 yılında Küçük Sahne’nin kuruluşuna dahil olarak Muhsin Ertuğrul’la İstanbul Şehir Tiyatroları'nda, Ankara Devlet Tiyatrosu'nda ve İstanbul Aksaray'daki Bulvar Tiyatrosu'nda arkadaşlarıyla kurduğu kendi topluluğunda çalıştı. 1967-1968 yılları arasında Arena Tiyatrosu’ndaydı. Özkul 1968'de Altan Karındaş topluluğunda oynanan Sadık Şendil'in Kanlı Nigar oyunundaki rolüyle İlhan İskender Armağanı'nı kazandı ve bu ödül onun hayatında çok önemli oldu. Çünkü aynı sene yine bu başarısının etkisiyle İsmail Dümbüllü, Kel Hasan'dan devraldığı temaşa ve tülûat sanatının 600 yıllık simgesel kavuğunu Münir Özkul’a devretti.
İbiş’e ve Kavuklu’ya hayranlık duymuştu
Sanat yaşamındaki önemli isimleri ve duygularını da 1981 Ses Dergisi’nde yapılan bir röportajında şöyle ifade etmiştir usta; “Benim sanat yaşamımda beş kişinin büyük etkisi olmuştur. Bunlar Muhsin Ertuğrul, Ferdi Tayfur, Haldun Dormen, Sadık Şendil ve Şakir Eczacıbaşı’dır. Sanat yaşamım içinde her zaman İbiş’e ve Kavuklu’ya hayranlık duymuşumdur. Nedenini şöyle anlatayım; insanı çeşitli etkilerden kurtarabilseydik ortaya birçok müşterek yönleri olan bir insan tipi çıkardı. Bu, gerçek yönleri ağır basan evrensel insan tanımı ve tipidir. Ben Kavuklu’da veya İbiş’de kendi içimdeki o insanı yakalamak ve o insana varmak istiyorum.” Dümbüllü’nün devrettiği kavukla birlikte Münir Özkul başka bir yolculuktadır hayatında, eskilerin tabiriyle şehr-i komiklerin son halkası olmuştur artık.
Mahmut Hoca ve Yaşar Usta da toplarız hayatımızı
Yine Sadık Şendil’in araya girmesiyle gazino ve gece kulüplerinde çalışmaya başlar ve partneri uzun yıllar birlikte en iyi ikili olacağı özel isim Adile Naşit’tir. Sinema setleri ile tanışması ve figüranlık yapmaya başlaması da arkadaşını ziyaret ederek tesadüf eseri başlayacaktır. Sanki hayat, bu tesadüfleri o kendisini iyi ifade etsin, hissetsin ve iyi olsun diye yoluna çıkarmıştır. Ve en bilinen rolü, en çok sevdiğimiz rol böylece tesadüf eseri hayatımıza girer. ‘Hababam Sınıfı’ serisindeki okul müdürü ‘Kel Mahmut’ olur. Sinemada popüler olması Ertem Eğilmez’in 70’lerdeki filmleriyle özellikle Hababam Sınıfı’nın Kel Mahmut’u ile böylece başlar. Mavi Boncuk’ta Baba Yaşar, Bizim Aile’nin Yaşar Usta’sı, Aile Şerefi’nin Rıza’sı, Tatlı Dillim’in Muhtar Hasan’ı, Milyarder’in Biletçi Mahmut’u, Neşeli Günler’in Turşucu Kazım’ı, Gülen Gözler’in Yaşar Usta’sı, Gırgıriye’in Sarhoş Emin’i, Oh Olsun’un Burhan Usta’sı ve daha nice roller ile sinemada kalıcı olmuştur. Bu filmlerden aklımızda kalan tek duygu ve güzel his babacan bir adamın varlığı ve didişmeler ile kendisine eşlik eden rol arkadaşı Adile Naşit diyebiliriz. Oynadığı karakterlerin isimlerinde farklılıklar olsa da ‘Mahmut Hoca’nın ve ‘Yaşar Usta’nın varlığı kendini hep hissettirir hayatlarımızda. Bu iki karakterde toplarız bütün rollerini ve toplamını alarak hayatımıza koyarız kendisini.
Hayatı dondurarak yaşadı
Arzu Film ekibi içerisinde tiyatroda herkesi güldüren, kavuğu Dümbüllü’den devralan Münir Özkul sinemada da hakkımızı savunan, şerefimize sahip çıkan, hak dağıtan, halkı ve hakkı savunan öğretmen ve aile reisi rollerinde insanlara değerlerini hatırlatan bir kahramana dönüştü ve o kahramanı başköşemize yerleştirdik. Öyle ki yıllar geçti, nesiller ve hayat değişti ama o hayatımızda hiç değişmedi ve öylece kaldı.
Yıllar geçti, zaman girdi ama hayatımızdaki bazı filmler ve karakterin izi silinmedi. Münir Özkul kendisi filmlerin içinden çıktı ama bizim için orada kaldı. O hayatın kötülüğe doğru değişimini görmek istemedi. Zaten dayanamazdı hastalığından dolayı belki de uzun yıllar bu nedenle evde yaşadı, kapalı kaldı hatta öyle ki bazı dostlarını hala yaşıyor zannederek o zamanları yaşamaya devam etti. Hastalığından ötürü uzun yıllar yatarak, hayatı dondurarak yaşadı aslında biz de onu dondurduğumuz için çok yabancılık çekmedik bu duruma. Usta bir pencereden el sallasa bize dedik. Ah onun o pencereden el sallaması yok mu kişisel tarihimize geçti, sanki bütün insanlık o el sallaması ve gülümsemeyle biriktirdiğimiz bütün kötülüklerden arındık. Bize iyi insan olmayı hatırlattı ve o güç sadece onda vardı.
İyi bayramlar
Şimdi bayram zamanı ve biz virüs sebebiyle bir arada olamadığımız bir bayram yaşayacağız. Karantina günlerinde bayram seyran değil havalar elbette ve içinde bulunduğumuz süreç bunu gerektiriyor ama bayram sevinçlerini her şeye rağmen yaşayacak olan bir milletiz. Kötülüklerden arındığımız zamanlar bayram duygusu ve bayram sevinçlerinde hayatı sevme biçimimiz hep aynı. 'Mahmut Hoca’ ve ‘Yaşar Usta’ ile birlikte o büyük kalabalık aile masasında bir fotoğraftayız. Hayatımız, biz büyük bir aileyiz duygusunda ve bayramı kutluyoruz. Virüse inat güzel günler göreceğiz çocuklar diyerek, Münir Özkul'un filmlerini izliyoruz hep birlikte. Ardından biliyoruz ki, o bizim bayramımıza eşlik ediyor ve el sallıyor bize. Her zaman dediğimiz 'iyi ki varsın' daha da anlam kazanıyor bu süreçte, bu bayramda. İyi ki varsın Münir Özkul, bize iyi insan olmayı hatırlattığın için çok teşekkürler. İyi ki varsınız bize el sallıyorsunuz yine çok uzaklardan, biz büyük bir aileyiz dediğiniz gibi “Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz.” Bu akşam sokağa çıkma yasağı başlayacak ve evlerde bayramımız başlayacak. Hepimizin bayramı kutlu olsun, herkese iyi bayramlar. Bugünler de geçecek, sağlıklı günlerde aynı masada yine elbette buluşacağız!