Bu kubbede hayat, hayatta kalma savaşıdır ve kazananı daima hayatın tam da kendisidir…
Yaşam, üstünü örtüp gözlerini kapattığında bile, inadına yarınlara kalmak kodudur, vazgeçilmez olan. İşte bu yüzden sadece bu yüzden, nefes ve akıl, yetenek ve içgüdü, yürek ve gönül, hatta canlıya dair ne varsa yarın için, yarınlar için çalışır. Sonranın tartışılmazlığı, bir tür efkar aynı zamanda hazdır.
En büyük günahların dahası yalanların olaya dahli bile bundandır ve varlığın en acımasız hali olağan bir yoldur. İyi ve kötünün, güzel ve çirkinin kardeşliği ise en masum müdafaadır. Yarına kendimizi bırakmak için doğurur, çalışır, konuşur ve severiz ve yaşarız…
Bu kubbede aşk, tamamlanma çabamızın en romantik ihtirasıdır. Kendinden vazgeçme büyüklüğüne erme arzumuz ya da adı bugün bile konulamamış bir hasretin ekosudur. Kim bilir…?
Kutsallarımız tercihlerimiz olmaya başladığında ilk koştuğumuz menzillerden biridir ve ne kadar yalın ve kolay gözükse de değildir çünkü, her aşkın içinde bir tür savaş vardır ve aşk, çoğu zaman savaş kadar çetrefillidir. Ama aşk, illa aşk hayatın en büyük evrimi dahası devrimidir, sonunun bilinmezliğindeki cazibe de zaten bundandır…
Şu günlerde bir kez daha gördük ki, kim ya da nereli, hangi düşünceye ya da inanç sistemine sahipsek de ya da her ne isek tek ve ortak bir derdi paylaşıyoruz; yaşamak, inadına yaşamak, yarına kalabilmek.
Üretenler de tüketenler de, yazanlar da çizenler de, film yapıp seyrettirenler de, dizi yapıp anlatanlar da ve bunları dinleyenler de... Masal olup bizi büyütenler de…
Yarına kendimizden bir iz, bir anı dahası bir parça bırakmak için bu yazılara başlarken merhaba demenin alengirli bir yolunu bulmaya çalışmak bile hayat kadar gerçek değil mi?
O zaman şöyle bağlayayım, Baki’nin dediği gibi;
Buyurun dostlar, sizin bu düğün
Şu dünya mahbesinde, bahtiyar olun hepiniz
Bir ömürlük nefesinde, aşkı yankılansın hepinizin
Kalpten kalbe ulaşan sesinde…
“Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş”
Sadanı hoş tut ve ölümsüz ol sende…
Gündüzün dağdasında kaybolmayan dostlara ve dostluklara…
Pınar Boyar 5 Yıl Önce
kaleminize sağlık