Ve doğa ciğerlerini temizledi. Ona yaptığımız tüm kötülüklere inat, direncini yitirmedi hatta sert bir cevap verdi: “Dur” dedi, “artık bir dur…” Ve durdurdu!
Hikayelerimiz bitmiş, nefesimiz kirlenmişti, sevgiyi satın alır ama sahip olamaz olmuştuk. Bencilliğimiz hedonizmin zirvesini zorlarken siyahın adı zifir, zahirin anlamı başka…
Aldığımız nefese daha verirken ihanet eder bulduk kendimizi ve unuttuk sese, söze dönüşen nefesin bizi bağlayışını. Ağzımızdan dökülen paslı ve hoyrat, acımasız ve düşüncesiz kelimelerin kendimize duyduğumuz saygıyı santim santim öldürdüğünü, ki bundandır ne başkalarına, ne de doğaya verecek saygımız kalmadı. Varsın kalmasın mı?
O zaman hırlıyla hırsızı, doğruyla yanlışı ve düğünle cenazeyi nasıl ayırt ederiz?
Har olmuş yüreğinize, harman olmuş yatağınıza sorun, bütünün neresinde ve ne kadarındayım, zararım ile yararım dansa kalktığında ayağına basılan kim?
Dertlerinizi üst üste koyup derleyin ve yorgunluğunuzun adını söyleyin,
dürüst bir nefes kaldıysa…
Anlamadıklarımızı hor görmek, cehaletin insana kattığı egoyla yürümek, sevmeyi lütuf sanmak, zannetmeyi öğrenmek ve sadece ‘’ben’’ üzerinden hayatı okuyup yetmezmiş gibi bir de bunu satmak…
Hazır durmuşken, yeniden bir düşünsek mi, yeniden bir başlasak mı..?
Çok mu geç? Değil, hem de hiç değil. Evet yapabiliriz, sevebiliriz, anlayabilir hatta öğrenebiliriz. Bizim için olmazsa olmaz olan şu; nefesi biz de temizleyebiliriz zaten temiz, tertemiz gelmedik mi..?
Gelecek geçmişten daima daha yenidir, özenmek ve özen göstermek hayata, saygıya inanmak ve saymak, güzel gözlerle bakmak ve en güzel tebessümlerle affetmek. Önce kendimizi sonra tüm doğayı…
Hazır durmuşken zamana, zaman verin…