Hayat her gün başka başka sürprizlerini önümüze seriyor. Bazen hiç olmayacak şanslar ayağımızın ucuna gelirken, bazen de sadeliği koruyor işte… 2023’ün ilk yazısından selamlar veriyorum sizlere, ufak bir moladan sonra güzel bir içerikle aranızda döndüm. Foça’da geçirdiğim harika bir yılbaşı haftası, yeniden toparlanmam ve yeni yıla yepyeni bir enerjiyle girmemi sağladı. Çok eğlendim, denizle bolca bakışıp flörtleştik ve inanmazsınız gezdim! Şirince köyünü gezdim mesela, ne tatlı ve küçük bir yermiş! Bu arada şansım da açıldı sanırım, enerjilere inanmak lazım. Ve gelelim yazı konularına… Exxen’in gülmeye doyamadığımız dizisi “Gibi” 3. Sezonunu tamamladı. Genel olarak sezonu değerlendirdim sizler için. Disney Plus’ta beklenen iki film arz-ı endam etti. Biri Gülse Birsel’li “Yılbaşı Gecesi”, diğeri de Ata Demirer’i özleyenlere “Bursa Bülbülü.” Ve muhteşem ötesi sahne tasarımıyla etkilenmemek için kendimi zor tuttuğum “Jekyll & Hyde” oyununu izledim…
Mizahı iliklere kadar yaşatan bir ‘Gibi’
Tam da gülme enerjimi depolamayı istediğim zamanda imdadıma yetişti ‘Gibi’nin 3. sezonu! Yine kahkahalara boğuldum, yine gülerken düşündüm, gülmediğimde de ‘acaba neden böyle oldu’ diye düşündüm. Ve en absürt kafamla 3. sezonun sonuna geldim. Dillerimize pelesenk olan yeni repliklere kavuştuğumuza göre, sezonun bana göre en iyi bölümünü açıklıyorum. Aslında en favorim, bu bölümü izleyene kadar ‘Büfe’ydi, ama bence ‘Bilanço’ bütün bölümleri sollayıp saf dışı bıraktı. Bir oyun sayesinde dökülen tüm sırlar, birbirine düşen insanlar, fazla hırsa gelenler ve şoke edici mutlu son… Özellikle bu bölümde dizinin İlkkan’ı Kıvanç Kılınç’a hayran kaldım, İlkkan’ın hırsa geldiği anlarda bolca kahkaha attırdı bizlere. Matematiği çok iyi kurulmuş da bir bölüm bence, tek başına bir film bile olabilecek nitelikte…
‘Büfe’ bölümü de özellikle 3 farklı repliğiyle unutulmayacak bir noktada. Sayenizde Nazilli’ye bir ‘road trip’ yapmayı düşünmedim değil! Bu bölümün senaryosu da çok dahiyaneydi bence. ‘Mazbut Bir Hayat, Sağlam Bir Ahlak, Bol Bol Sevgi’ ise, Gibi tarihinin en karmaşık, en anlaşılmaz, bir o kadar gülerken düşüneceğiniz ve hiçbir şey anlamayacağınız bölümü olabilir. Genel anlamda bölümlerin çok çok zekice, bazıları ise fazlaca zekice ve anlaşılmayan bir noktada. Üçüncü sezon belki komedi anlamında ilk ilki sezonun yanında düşük kalıyor ama üçüncü sezondaki hikayeler daha güçlü ve üzerine düşünerek gülünebilir şekilde yazılmış. Tabii Feyyaz Yiğit, Kıvanç Kılınç ve Ahmet Kürşat Öçalan yine harika performanslar sergileyerek selam çakıyor izleyenlere. O zaman bizden de efsane replikle selam gitsin ve heyecanla 4. Sezonu beklemeye koyulalım: “Love bombing, gaslighting, ghosting ve nihayetinde de işte kara toprak…”
Beyaz Zambaklar altında müzikal şölen: Bursa Bülbülü
Ata Demirer’in filmlerine, mizahına ve müzikal yönüne bayılan biri olarak onu çok özlediğimizi bir kez daha fark ettim. “Bursa Bülbülü” ile güzel bir kavuşma yaşamak harika oldu. DisneyPlus’ta yayına giren film, bizi bir nostalji rüzgarına ortak ediyor ve müzikal bir yolculuğa çıkarıyor. Geçmişten gelen ve günümüzde de çok konuşulan pek çok sanatçıya selam veriliyor filmde. Zeki Müren’in en başta takdimi ve saygı duruşu mükemmel ötesi, Ferdi Özbeğen selamı da aynı şekilde… Ata Demirer’in karakterinde kimi zaman onlardan aldığı feyzi görsem de, bir yandan da ‘Kobra Murat’tan da bir parça aldığı hissine kapıldığımı belirtmeliyim. Ama bu film sinemalarda da izlenebilirmiş, beyazperdeye de çok yakışırmış…
Filmin sanat yönetimi mükemmel ötesi, özellikle kıyı kenarı balıkçı meyhaneleri, süslü sahneler, efsane kostümler ve kent meydanları harika tasarlanmış. Ve müzikler de bir o kadar kulak pası siler cinsten. Taşkın Sabah imzalı orijinal şarkıların sözlerini de Ata Demirer yazmış ve özellikle ‘Beyaz Zambaklar’ tam da meyhanede dinlemelik bir şarkı olmuş. Ancak filmin hikayesinde yer yer akmayan, hızı çok düşük bir rejisi var gibi hissettim. Demirer’in önceki filmlerinde hızlı akış ve kötü karakterlerin hem komik, hem de kötü yönünü görüyorduk. Bu filmdeki antagonist kötüler, tam olarak terazisi bozuk karakterler mesela, daha detaylı resmedilebilirmiş. Ve finali de ben çok tatmin etmedi, belki de önceki filmler gibi bir final olmadığı ve bu kez şaşırtmak adına böyle bir seçim yaptığı için olabilir…
Ata Demirer’in önceki filmlerindeki karakterlerini unutturacak harika performansına şahit olmak güzeldi. Özellikle müzikal yanını daha önce çıkarması çok iyi olmuş. Yanına Cem Gelinoğlu’nu da alması, bir diğer sevindirici durumdu. Özge Özacar’ın performansı da filme renk katıyor, gelecek projeler için Özacar umut verici. Toygan Avanoğlu’nun harika oyunculuğu yine bizi mest eden bir nokta aslında. Karakteriyle her sahnede güldürüyor ve ‘Bursa Kızı’ şarkısıyla da sesiyle büyülüyor adeta. Melek Baykal’ı da bu filmde görmek çok hoşuma gitti, ama ‘Cennet Mahallesi’ dizisindeki Pembe karakterini anımsatan bir rolde olması ve sanki Pembe’nin 10 yıl sonraki halini canlandırıyor hali gibi olması biraz negatif bir etki yaratmamış değil. Ama Tarık Papuççuoğlu ile harika bir ikili olduklarını da belirtmeden geçmemeli. Mahallenin balıkçısı rolündeki Berkay Tulumbacı’nın enerjisine de hayran kaldım. Ve Bülent Ersoy’a hayat veren Neslihan Arslan’ı da geçmemeli… Mekana girişinde bile güneş gibi doğan Ersoy’a hayat veren Arslan, hayran olunası bir performans sergilemiş.
Müzikal mizahı yerinde bir Yılbaşı Gecesi
Gülse Birsel’in mizahını özlediğimiz anda gelen ‘Yılbaşı Gecesi’ DisneyPlus’un bir diğer bombası. Pandemi sürecini de içine katan film, bu süreçte sokağa çıkma yasağının gölgesinde geçen bir renkli yılbaşı akşamına odaklıyor bizleri… Film tam yılbaşı haftası evde oturup izlemelik bir mizaha sahip. Birsel’in komedi bombası olan filmi ‘Aile Arasında’nın yanından geçemeyecek cinsten bir popcorn yaptığını düşünerek başlıyorum. Ama filmde bolca kahkaha attığımı, başarılı oyunculuklarla karşılaştığımı ve müzikal sahnelerinde Ayta Sözeri’nin mükemmel ötesi performanslarında zevkten dört köşe olmadığımı göstermiyor.
Sözeri filmin divası adeta, hem müzikal anlamda hem de laf çarpıttığı sahnelerde.... Bir diğer başarılı performans ise İrem Sak’a ait. Uzun zaman sonra komedide Sak’ı görmek ve esrarengiz karaktere girerken Sak’ın performansında kaybolmak müthişti. Ve Boran Kuzum’un filmin bir diğer yıldızı olduğunu belirtmeden geçmemeli. ‘Biz Böyleyiz’ filmindeki karakterine yakın, ama ondan bambaşka ve aynı mizahı başarıyla başka bir güzel performansta izliyoruz onu. ‘Yılbaşı Gecesi’ pandemi gölgesinde geçen yılbaşlarımıza bizi götürürken, müzikal bir eğlence ve yer yer mizah sunuyor.
Büyüleyici sahne dekoru ve dolgun performanslar: Jekyll & Hyde
Çocukluğumda okurken en etkilendiğim hikayelerdendir ‘Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ın efsanevi hikayesi… O dönüşüm, iyilikten doğan kötülük, mazlumdan zorbaya geçiş ve pişmanlık… Antre Production tarafından sahneye konulan Hayko Cepkin ve Elçin Sangu’yu başrollerde buluşturan “Jekyll & Hyde” oyununu nefes almadan, Ankara Congresium’daki sahnesinde izledim. Sahne ve dekor tasarımı harika, ışık ve görsel tasarımı harika ötesiydi. Mutlaka deneyimlenmesi gereken bir sahneydi ve mest olmuş bir şekilde ayrıldım. Hikaye akışı harikaydı oyunun, özellikle Dr. Jekyll’ın arayışı ve çaresizce destek beklemesi çok güzel anlatılmış. Yönetimi güçlü şarkıları ve koreografisi yüksek danslarıyla adeta renkli bir cümbüş yaşatıyor izleyene oyun.
Hayko Cepkin’in sahneye mendil attıracak derecede olan ve hayran olunası performansında alev aldım. Beklentim bu denli değildi belki ama şahane bir haz yaşatıyor Cepkin izleyenlere, hem müzikal hem oyunculuk anlamında. Karakterin iyilik-kötülük dengesini ve dönüşümünde özellikle mest oldum. Elçin Sangu da sahneye yakıştığını ve başarılı performasıyla beraber karakteriyle kurduğu bağı hissettiriyor. Emma Carew’e hayat veren Nermin Koçak’ın büyüleyici performansının da öne çıktığını belirtmem gerek. İzleyiciyle her anlamda bağ kuran, nefes aldırıcı ve algı açısı bir oyunculuğa sahip Koçak… Ayrıca Fatih Al ve Umut Kurt’u da güçlü oyunculukları konusunda alkışlamak gerek… O yüksek merdivenlerdeki güçlü performanslarını sürdürmeleri ve hatasız bir şekilde ilerledikleri için tüm oyunculara bol alkış…