Üniversite sınavları yaklaşırken, sınav tarihi tartışmaları sürerken, gençlerin gelecek endişesi çoğalırken, pandeminin yarattığı belirsizlik atmosferinde, azımsanmayacak sayıda ve her yıl artan bir genç kitle de oyunculuk yetenek sınavları heyecanında.
2002 yılında yetenek sınavına girdiğimde, yaklaşık 10 devlet ve 5 vakıf üniversitesinde oyunculuk kürsüsü vardı. Her okulun sınavına ise yaklaşık 200 ila 400 kişi arasında başvuru oluyordu. 2020 yılına geldiğimizde gördüğümüz tablo ise beni bir yandan mutlu ediyor, bir yandan da kaygılandırıyor. Bugün neredeyse devlet ve vakıf üniversitelerinde toplam yaklaşık 40 oyunculuk bölümü var ve sınava giren öğrenci ortalaması neredeyse 600. Sanat okullarının ve mezunlarının çoğalması, üretim dinamiği ve çeşitliliği için umut vaat etse de, okulların birçoğundaki fiziki ve akademik eksiklikler ve ülkemizdeki oyunculuk alanındaki istihdamın yetersizliği düşündürücü ve üzücü.
Her yıl 300-400 mezun sektöre atıldı
2000’li yılların başı ile televizyon dizilerinin yükselişi, bu dizilerdeki birçok oyuncunun röportajlarında, söyleşilerinde falanca okulun tiyatro bölümünden mezun olduğunu söylemesi, paranın, gücün, şöhretin, çok sevilmenin paketlendiği bir yaşam illüzyonunun sürekli çeşitli mecralarda servis edilmesi, oyuncu olma hayalini geniş kitlelerin aklına, kalbine yerleştirdi. Bu ortam güçlü bir talep oluşturdu elbet ve ardı ardına özellikle vakıf üniversitelerinde oyunculuk bölümleri açıldı, sınava başvuran sayısı arttıkça kontenjanlar yükseltildi, her yıl neredeyse 300-400 mezun sektöre atıldı.
Kaygı verici sorular bu noktadan sonra geliyor. “Bu mezunların 4 yıl boyunca aldığı eğitimin kalitesi ne?”, “Her bir mezuna iş sağlayacak bir üretim ortamı var mı?”, “4 yıl oyunculuk eğitimi almış olmak tiyatro ve kamera önü oyunculuk sektörünün işverenleri için ne kadar mühim?”
İlk vazgeçilen meslek oldu
Mezun oluşumun üstünden 18 yıl geçti. Bu 18 yılda farklı okullardan mezun ya da öğrenci birçok meslektaşımla tanışma, çalışma, sohbet etme şansım oldu. Çok hikayeye tanık ya da kulak misafiri oldum böylece. Öğrencilerin gelecek endişesini, mezunların tutunma, hayatta kalma savaşını gördüm, bildim.
Pandemi süreci, bu topraklarda bir kez daha ilk vazgeçilen ve en çabuk unutulan meslek sahasında olduğumuzu bize sert bir biçimde gösterirken, tiyatro okullarının çokluğu, eğitimin içeriği ve sektörün yetersizliği çelişkisi zihnimde dolaştı bu hafta. Kaygı duyduğum sorulara yanıt bulmak, oyunculuk sınavlarına hazırlanan arkadaşlarıma da elimden geldiğince yardımcı olabilecek bir yazı için düşünmeye, araştırmaya ihtiyacım var. Önümüzdeki haftaya kadar sağlıkla kalın.