Neden tiyatro üreticisi tiyatro adına mutlu olamaz? Kutuplaşmanın, ötekileştirmenin hayatın her anına vahşice nüfuz ettiği bir atmosferde, üstüne bir de dünyayı çekirdeğinden sarsan pandemi kriziyle baş ederken, neden tiyatro üreticisi için sadece kendisi önemlidir? Birleşmek, destek olmak, cesaret vermek varken neden tiyatro üreticisi mesleğinin birleştirici kadim gücünü reddedip bölmeye, köstek olmaya döner yüzünü?
Kadıköy Belediyesi, zor zamanlardan geçen sanat dünyasına bir nebze de olsa nefes aldırmak amacıyla 4 Ağustos-27 Eylül tarihleri arasında “Sanat Parkta” adıyla bir dizi konser ve tiyatro oyunu etkinliği düzenliyor. Özgürlük Parkı Amfi Tiyatro’da 32 tiyatro oyunu ve 21 konser seyirciyle buluşacak ve tüm etkinlik geliri sanatçılara ve kurumlara bırakılacak. Pandemi koşullarına göre şartların yeniden düzenlendiği bu festival her gün 350 kişi ağırlayacak ve gerekli tüm teknik alt yapı belediye tarafından karşılanacak. Pandemi sürecinin başından beri destek arayışında olan tiyatromuz için atılmış ilk adımlardan biri olması bile çok mühim.
Duyduğum ilk andan itibaren, etkinliğin içinde kendi projemin olup olmayacağına aldırmadan çok mutlu olduğum bir haber bu. Ama görünen o ki, bazı meslek “büyüklerimiz” benimle aynı mutluluğu paylaşmıyor, zira şaşırmak da gereksiz çünkü bu meslektaşlarımız uzun zamandır tiyatromuzla ilgili hiçbir şey bilmiyor.
Festivale başvuruları kabul edilmeyen bazı sanatçılar 200’den fazla başvurunun sonucunda 32 gösteriye ev sahipliği yapılabildiği gerçeğini unutup seçici kurulun şeffaflığını sorguladı, kabul edilen bazı sanatçılar ise organizasyon sürecinde derinden üzülen meslektaşlarını, verilen kararlara ve süreçlerine inanmadıklarını gerekçe gösterip festivalden çekildi. Açıklanan programın çok sesliliğine, birçok farklı yapıda ve biçimde ürün üreten tiyatroya yer verildiğine, yıllardır küçük salonlarda daha özgür ve özgün içerik-biçim deneyen toplulukların varlığa bakıp mutlu olmadı bu büyüklerimiz. Ki baksalar da birçok topluluğun ismini ilk kez duyacaklardır.
14 yıldır profesyonel olarak tiyatro çalışanı ve takipçisiyim. İtiraz sahibi meslek büyüklerimle hiçbir oyunda karşılaşmadım. 15 yıldır tiyatronun dilini yenilemek için didinen alternatif ekiplerin yanında olduklarına şahit olmadım. Oyunlarımızı izleyip kulisimize konuk olup bizimle tecrübelerini paylaştıklarını duymadım. Yıllardır sahip oldukları iltimasları yolun başındaki meslektaşları için kullandıklarını görmedim. Konfor alanlarınızdan çıkıp ülke tiyatrosunda neler olup bittiğini merak dahi etmediniz sevgili meslek büyüklerim. Bu ve daha birçok nedenle soyunduğunuz tiyatronun bilirkişisi vasfınız ne yazık ki zihinlerimiz ve yüreklerimizde yankı bulmuyor.
Ustalığın herhangi bir meslekte yaş almakla ilgili olmadığı yadsınamaz bir gerçek. Gönülden dilerim ki meslek büyüklerim çıkın evlerinizden, çıkın dilediğiniz zaman sizlere tahsis edilen büyük salonlardan… Gelin Sanat Parkta etkinliğinde adını dahi duymadığınız bir topluluğun oyununu izleyin, kulise gidip fikirlerinizi paylaşın. Bunca yıldır tiyatromuzun ayakta kalması için yaptıklarınıza var olan saygımız derinleşsin, büyüsün. İnanın size de, üretimlerinize de bu yeni, taze, güçlü ve genç tiyatro hareketi iyi gelecektir. Tiyatro ve tiyatro için yapılanlarla dövüşülmediği günler niyetimle, iyi bayramlar!