İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin katkılarıyla ilk kez bu yıl düzenlenen Tayf Uluslararası Kısa Film Festivali, kısa film tutkunlarıyla dört gün boyunca bir aradaydı. Ön Jüri Üyesi olarak görev aldığım festivalde; kısa filmciler, sektör profesyonelleri ve sinema televizyon bölümünde okuyan üniversite öğrencileriyle bir arada olmak müthişti. Kısa film yarışmasında finale kalan filmlerin gösterimi ve ardından yönetmenleriyle yapılan söyleşilerle devam eden festivalin ilk gününde, oyuncu Hande Kaptan ile “Bir Oyuncunun Yolculuğu” adlı bir söyleşi gerçekleştirdik. İkinci gün ise; festival direktörü Doç. Dr. Nagihan Çakar Bikiç’in Furkan Aksoy ve Cemal Okan ile yaptığı söyleşilerle devam etti. Festivalin en önemli faktörü ise, kuşkusuz ekibin üniversite öğrencilerinden ve akademisyenlerinden oluşuyor olmasıydı. Herkes festivale dört elle sarılmış ve şahane bir şekilde bu festivali gerçekleştirdi. Bu noktada Güzin Ilıcak Aydınalp, Nagihan Çakar Bikiç, Ahmet Bikiç ve Emre Doğan başta olmak üzere tüm ekibi kutlamak gerek. Festival kapsamında sinema atölyelerinin yanı sıra, vitray gibi farklı sanat disiplinlerinden de atölyeler yapıldı. Bu da festivale tabi, ki marjinallik kazandırdı.
Cansu Boğuşlu, festivale Doha’dan bağlandı
Festivalin üçüncü günü ise, benim için bir hayli yoğundu. Son olarak çektiği “Bulutlardan Aşağı” adlı kısa filmiyle festivallerde gösterim yapan ve Hakkı Kurtuluş ile Melik Saraçoğlu’nun “Birlikte Ölgeceğiz” filminde görüntü yönetmeni olarak görev alan Cansu Boğuşlu ile söyleşi gerçekleştirdik. Boğuşlu Katar’ın Doha kentinde olduğu için dijital olarak yaptığımız söyleşi, tamamen kusursuz ve bol interaktif bir şekilde ilerledi. ‘Setlerde Bir Kadın Yönetmen/Görüntü Yönetmeni' başlıklı söyleşide Boğuşlu, bir kadın olarak hem yönetmen hem de görüntü yönetmeni olarak setlerde yaşadığı zorlukları anlattı. Yurt dışında eğitim alarak ülkesinde işler yapan Boğuşlu, yönetmen olmak isteyen herkes eğitimin çok önemli olduğundan bahsetti.
Cansel Elçin’in rol aldığı “Bulutlardan Aşağı” filminin müzik sürecinden söz eden Boğuşlu, filmlerde müziğin önemli bir faktör olduğundan söz etti. Müziğin kendi hayatında önemli bir yeri olduğundan söz eden Boğuşlu; filmlerini yazdığı, çektiği ve post prodüksiyon aşamasındaki süreçlerinde de müzik kullanımına özen gösterdiğini belirtti. Ayrıca Boğuşlu; kariyer seçimlerinde de müzik ve görselliği iç içe ilerlettiğini ve kurduğu dünyaların de müzikten ilham aldığını sözlerine ekledi.
Yönetmen olarak kendi filminde özel bir alanı olduğundan söz eden Boğuşlu, bir başka yönetmenin filminde görüntü yönetmenliği yaparken de, yönetmen ile aynı düşünceyle hareket edebilmenin önemli olduğundan bahsetti. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde prömiyerini yapan “Birlikte Öleceğiz” filmi için yönetmenlerle bolca sohbetler ettiklerinden bahseden Boğuşlu, filmi kendi tarzına yakın bulduğu için yer aldığını ve ekip olarak birbirlerine bağlı çalıştıklarından bahsetti. Öğrencilerden Boğuşlu’ya filmlerde oyuncu seçimi, yönetmenlik macerası, filmlerde müzik ve kısa film yapımı konusunda da bolca soru geldi.
Oyunculukta denge oluşturma sürecini anlattı
‘Sanat Filmlerinden Dizilere Oyunculuk' adlı söyleşide ise konuğumuz; ‘Adını Feriha Koydum’ ve ‘Pis Yedili’ dizileriyle bilinen ve ayrıca Süt’ ile ‘Okul Tıraşı’ gibi filmlerin ödüllü oyuncusu olan Melih Selçuk oldu. Oyunculuğun kendisi için tamamen şans eseri olduğundan söz eden Melih Selçuk, üniversite kantininde gördüğü ilanın hayatını değiştirdiğini ve ilk oyunculuk tecrübesinde Semih Kaplanoğlu ile çalışmanın kendisine büyük artılar kattığını söyledi. Oyuncu olmak isteyenlere öncelikle tiyatro yaparak başlamaları gerektiğini söyleyen Selçuk, herkesin kendi yeteneğini geliştirmesi ve bunun için kendi alanını yaratması gerektiği bir çağda yaşandığından söz etti. Dizi oyunculuğu ve sinema oyunculuğu arasında denge tutturmaya çalıştığı süreçte zorlandığından bahseden Selçuk, filmlerin ardından dizi setlerinde daha yüksek perdeden repliğini veya duygusunu göstermesi gerektiği konusunda uyarı aldığını söyledi. Komedi filmlerinde ise bunu kırmak için rol aldığını söyleyen Selçuk, oyunculuğu konusunda da bir denge oluşturmaya çalıştığını sözlerine ekledi.
“Hazal’a vurmaya elim gitmedi!”
İlk dizi projesi olan Adını Feriha Koydum’da Vahide Perçin ile oynamanın kendisine büyük katkısı olduğunu söyleyen Selçuk, karşılıklı bir sahnede Perçin’in oyuncuğuna hayran kaldığını ve bir anda gözlerinin dolmaya başladığını söyledi. Dizi seti sürecinde Hazal Kaya ile çok iyi anlaştıklarını ve frekanslarının tuttuğunu söyleyen Selçuk, bu durumun sahnelere de katkısı olduğunu belirtti. Dizi sürecinde çektikleri dayak sahnesinde çok zorlandıklarını söyleyen Selçuk, Hazal Kaya’ya vurmak için elinin gidemediğini, duygusal açıdan zorlandığını ve o sahneyi dublörle çektiklerini belirtti. Adını Feriha Koydum dizisindeki maskeli balo sahnesinin üç gün boyunca çekildiğini ve zorlayıcı geçtiğini söyleyen Selçuk, yakın zamanda dizideki rol arkadaşları Hazal Kaya ve Ceyda Ateş ile bir araya geldiklerini söyledi. Rol arkadaşlarının çocuklarının olması ve kendinsin hala evlenmemesi üzerine gelen sorular karşısına tüm salon kahkahalara boğuldu. Paylaştıkları fotoğraf sonrası sosyal medya üzerinden adeta mahalle baskısı yediğini söyleyen Selçuk, rol arkadaşlarını çocuklu olmasına çok sevindiğini de ayrıca belirtti.
“Kendimi öğretmen gibi hissettim!”
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ‘En İyi Film’ ödülünü kazanan Okul Tıraşı filminde rol alan Selçuk, Van’a gittikleri ilk gün karanlıkta dışarı çıkmamaları konusunda uyarı aldıklarını ve bölgeye sürekli kurt indiği söyledi. Kardan dolayı yolların açılamadığını söyleyen ve yemek stoku konusunda zor bir süreç ilerlettiklerini söyleyen Selçuk, filmin çekim sürecinin unutamayacağı bir zaman dilimi olduğunu söyledi. Filmdeki oyuncuların tamamının Van Bahçesaraylı olduğunu söyleyen Selçuk, çocukların zamanla oyuncu ekibini öğretmen olarak görmeye başladığını, tuvalete gidecekleri zaman bile kendilerine sorduklarını ve çocukların tüm ekibi oynatamaya başladığını itiraf etti. Bir süre sonra kendini öğretmen gibi görmeye başladığını söyleyen Selçuk, öğrenciler yaramazlık yapmaya başladığında kendini bir anda onları uyarmaya başlar bir şekilde bulduğunu kahkahalarla anlattı. Yönetmen Ferit Karahan ile birbirilerini tanımayla başlayan bir süreç ilerlettiklerini söyleyen Selçuk, birbirlerini anlamaya ve tanımaya başladıkları anda da yönetmen-oyuncu ilişkilerinin kurulduğunu söyledi. Söyleşi, festival katılımcıları ve öğrencilerin oyunculuk üzerine sordukları sorularla sona erdi.
Görkemli ödül töreni
Festivalin ödül töreni ise, Four Seasons Hotel Istanbul at the Bosphorus’ta görkemli bir şekilde gerçekleştirildi. Sanat camiasından isimlerin de katıldığı tören; müzik, resim ve sinema sanatlarının harmanıydı adeta. Fuaye alanında yer alan İsmail Acar’ın resim sergisi dikkat çekerken, ayrıca alanda ve sahnedeki müzik etkinlikleri de geceye renk kattı. Gelelim kısa film ödüllerine… Ön jüride görev aldığım süreçte oldukça zor bir eleme sürecinden geçtik, çünkü neredeyse 3000 filme yakın gelen başvurulardan yalnızca 40 film seçmek durumundaydık. Favori filmlerimle gittiğim jüride, diğer jürilerin favorileriyle harmanlı bir şekilde finalistleri belirledik. Ödül alan tüm filmleri kutlamak gerekli… Ön jüri üyelerinden Cemal Okan ve Bade İşçil ile konuşma şansı bulduğumda; biz ön jüri üyelerine güzel filmler bıraktıkları için teşekkür etmeleriyle karşılaştım. Bizlere de o kadar çok filmi izlemenin sabır işi olduğunu söyleyen ana jüri, finalistleri belirlerken de zorlandıklarını ama güzel bir süreç geçirdiklerinden söz ettiler. Kısa film festivallerine her zaman ihtiyaç var, hele ki film gösterimleri, atölyeleri söyleşiler ve farklı disiplinlerden etkinliklerle daha da renkli bir hale bürünmelerine daha çok ihtiyaç var. Tebrikler İstanbul Gelişim Üniversitesi, umarım ikinci festivalde tekrar görüşürüz!