Baş kahramanımız Zehra, Muallim Mektebi'nin mezuniyet töreninde görev yeri kurasında İstanbul’u çeker. Hikâye bu ya, Zehra okul arkadaşlarının aksine, hiç İstanbul’da kalmak istememekte Anadolu’ya gitmeyi arzulamaktadır. Romanın yazarı Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu ruhunu Zehra’da bir kez daha yaşatırken, tıpkı Feride gibi Zehra’nın İstanbul’dan kaçmasının gizli bir sebebi olduğunu yavaş yavaş öğrenmeye başlarız. Hikâyenin fonunda Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’da yaşanan zorluklar, Cumhuriyet neslinin idealizmi ve bağnazlığa karşı mücadelesi de vardır. Tıpkı Çalıkuşu’nda olduğu gibi.
Neyse ki Zehra’nın bütün güler yüzü, iyi niyeti ve aydınlık düşüncelerine rağmen neden bu kadar acımasız ve sert olduğunu anlamamız için Manolya Psikiyatri Kliniğine gitmesine ve Doktor Hanım’a içinde meğer ne çok şey biriktirdiğini anlatmasına gerek kalmaz. Zaten “Kırmızı Oda” henüz icat edilmemiştir. Babasının ölümünden sonra eline geçen hatıra defteri, Zehra’nın reddettiği, yok saydığı geçmişiyle yüzleşmesine neden olur.
“Acımak”, Reşat Nur Güntekin’in 1928 yılında basılan bir romanı. Bu kısa ama etkili roman, 1985 yılında Orhan Aksoy tarafından televizyona uyarlanır. Senaryoyu da Orhan Aksoy yazar ve yedi bölümlük dizinin yönetmen koltuğuna oturur.
Televizyonun ilk yıllarından itibaren yapılan dizilerin büyük kısmı edebiyat uyarlamalarıdır. İşin doğrusu, dönemin şartlarına göre çok da başarılı uyarlamalar yapılır. Hemen hepsinde romana ya da hikâyeye alabildiğine sadık kalınır, dönem ruhu kostüm, dekor ve aksesuar bakımında olabildiğince gerçeğe uygun yansıtılır. Nitekim “Acımak”ta da öyle olur. Henüz şehirler gökdelenlerin, beton blokların, plastik yapı malzemelerinin şehirleri işgali altında değilken, nispeten kolaydır da bunu yapmak. Nitekim gerek İstanbul gerekse Kütahya’da çekilen sahnelerde gerçekten 1930’lu yılların atmosferi hissedilir.
Dizinin başrolünde Yeşilçam’ın jönlerinden Ediz Hun ve ilk kez oyuncu olarak kamera karşısına geçen Ayşegül Aldinç vardır. Aldinç karakteristik yüz yapısıyla tam da o dönemlerden çıkıp gelmiş bir genç kadın gibidir. Ediz Hun’da aktörlük macerasının en demli zamanlarında, 10 yıl aradan sonra ilk kez kamera karşısına geçtiğinde, göz kamaştırıcı bir performans gösterir.
Yan rollerde Hulusi Kentmen’den Nubar Terziyan’a, Diler Saraç’tan Sami Hazinses’e, bir dolu emektar Yeşilçam oyuncusu boy gösterir. Birkaç yıl sonra “Çalıkuşu”nun Munise’si olacak çocuk oyuncu Mine Çayıroğlu da ilk kez bir televizyon dizisi için kamera karşısına geçmiştir.
Dizinin müzikleri Ergun Balcı tarafından yapılır. Balcı, radyoda yaptığı musiki programlarıyla adını duyurmuş bir müzikolog ve yazardır. “Tasavvuf musikisi” tabirini ilk bulan ve kullanan kişi olan Balcı, radyoda çok beğenilen “Hoş Sada” programını 1982’de televizyon taşımış ve bu program dönemin en çok ilgi gören televizyon yapımlarından biri olmuştur. “Acımak”ın dönem ruhunu doğru yansıtmasında, Balcı’nın sahnelere döşediği klasik Türk müziği eserlerinin payı büyük olur.
1985 yılında 90 milyona mâl olan dizinin ilk bölümü 22 Aralık 1985 gecesi ekrana gelir ve büyük beğeni toplar. İlk kez filme uyarlanan roman, yıllarca okuyanlara gözyaşı döktürdükten sonra, dizi olarak da ekranda izleyiciyi derin etki altında bırakır. Tabii o zamanlar kimsenin aklına konuyu dallandırıp budaklandırmak, diziyi 1288 bölüme çıkarmak gelmediği için de yedinci bölümde hikâye biter, dizi de biter.
Dizinin tamamı YouTube’da izlenebiliyor ama gayri resmi bir sayfada ve kötü bir kalitede. Yine de zamanında izlemiş ve tekrar hatırlamak isteyenler için ya da merak edip izlemek isteyenler için not düşmekte fayda var. “Acımak” duygusunu neredeyse tamamen yitirdiğimiz bu zamanlarda doğrusu bu ya, yeniden izlemek iyi gelebilir.