İki zıt kutup, iki aksi yön, birbirine benzemez iki kardeş. Sadece karakterleri, huyları değil, tipleri de benzemesin diye seçilmişti iki oyuncu sanki: Kıvanç Tatlıtuğ ve Buğra Gülsoy. Biri Kuzey, bir Güney…
“Kuzey-Güney”, Ay Yapım’ın en parlak döneminde görkemli ve iddialı bir prodüksiyon olarak izleyici karşısına çıkmıştı. “Aşk-ı Memnu”dan sonra Kıvanç Tatlıtuğ ne yapsa izlenecekti. Buğra Gülsoy, halen devam eden “Fatmagül’ün Suçu Ne”nin ekranlara kazandırdığı yıldızlardan biri olmuştu. Nitekim “Fatmagül”de canlandırdığı karakter öldürüldü, Buğra Gülsoy “Kuzey-Güney”e yatay geçiş yaptı.
Yine “Aşk- Memnu”nun bir diğer ikonik oyuncusu Zerrin Tekindor, şahane baba ve anne kompozisyonlarıyla Mustafa Avkıran ve Semra Dinçer… Öte yanda Öykü Karayel, Hazar Ergüçlü, Bade İşçil. Bir de ilerleyen bölümlerde Hale Soygazi ve Serhat Teoman da eklendi mi bu göz alıcı kadroya… Ekip sağlamdı. Dahası, senaryo Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu’nun ellerinden çıkıyordu. Daha ne olsundu?
Çok özgün bir senaryo olduğu söylenemezdi. Aslında uzunca bir süre Orhan Pamuk’un “Cevdet Bey ve Oğulları” kitabı üzerinde çalışan Ece-Melek, Kıvanç Tatlıtuğ’u o dizi için düşünmüşlerdi ama bir şekilde o proje hayata geçirilemeyince, siyah beyaz televizyon yıllarında Türkiye’de büyük fenomen olmuş “Rich Man Poor Man (Zengin ve Yoksul)” dizisinden esinlenmeyle ortaya “Kuzey-Güney” çıkmıştı. İki zıt kardeş; biri iyi bir eğitim alıp hayatta yükselmeyi kafasına koymuş, hırslı mı hırslı Güney, öteki hayata öfkeli, serseri, mahalle delikanlısı Kuzey. Güney’in kullandığı arabayla yaptıkları trafik kazasında bir adam ölür. Suçu Kuzey üstlenir, hapse girer ve olaylar gelişir.
“Kuzey-Güney”in ilk bölümü 7 Eylül 2011’de Kanal D’de ekrana geldi. İlk sezonda yönetmen koltuğunda Mehmet Ada Öztekin oturuyordu ve haliyle aksiyon dozu yüksek bir diziydi. İkinci sezon yönetmen koltuğunu Hilal Saral devralınca, bu defa romantizm dozu yükseldi, bir yerden sonra zaten hikâye tıkanmaya başladı, sarpa sardı ve dizi üçüncü sezonu göremeden ekrana veda etti.
Buna karşın yayınlandığı dönemde reyting listelerinin üst sıralarından inmedi, çok izlendi, çok konuşuldu. Özellikle Kıvanç Tatlıtuğ’un yalı çapkını Behlül tiplemesinden sonra sırf bu dizi için kas yapıp, kilo vermesi, konuşması, bakışları ve tavrıyla bıçkın delikanlı tiplemesine cuk oturması filan o dönem epeyce gündem konusu oldu.
Dizinin müziklerini elbette Toygar Işıklı yapıyordu. Ay Yapım’ın o dönem bütün dizi müziklerine imza atan Işıklı, yine maharetini konuşturmuş, hemen her sahnede olan bitenin altını çizen müziklerle “Kuzey-Güney”in izleyici üzerindeki etkisinde büyük pay sahibi olmuştu. Dizinin müzikleri 2013 yılında albüm olarak yayımlandı, halen dijital platformlarda dinlenebiliyor.
“Kuzey-Güney”, yurt dışında da ilgi gören Türk dizilerinden biri oldu. Arap ülkeleri ve Latin Amerika başta olmak üzere çok sayıda ülkede gösterildi ve ilgi gördü. “Gümüş” ve “Aşk-ı Memnu”nun yarattığı fırtınadan sonra söz konusu ülkelerde yeni bir Tatlıtuğ dizisinin ilgi görmemesi için zaten hiçbir sebep yoktu.
Şu sıralar yine bir kanalda tekrar bölümleri yayınlanıyor. Geçenlerde denk geldim. Üzerinden on yıl geçmiş ama değişen izleyici algımıza rağmen dizi, bugünlerde de izlenebilecek tempoda. Birçok eski dizi için aynı cümleyi kurmak mümkün değil biliyorsunuz. Sadece Zerrin Tekindor’un tamamen ters köşe Gülten tiplemesi, Mustafa Avkıran’ın insanı oturduğu yerde titreten Sami Tekinoğlu tiplemesi için bile yeniden izlemeye değer. Bu arada bir şey fark ettim. “Sadakatsiz”de Taro Emir’in canlandırdığı Selçuk karakteri bizim “Kuzey”in küçük kardeşi olabilirmiş pekâlâ. Kuzey, Güney’de bulamadığı kardeş sevgisini Selçuk’ta haydi haydi bulurmuş.