Esmer-kumral-sarışın üç güzel melek, bir komik adam ve bir gizemli ses… Üzerine bir tutam aksiyon, bir tutam polisiye, bir tutam gerilim… Formül bu kadar basit ama bir o kadar da etkiliydi. Dizinin dünya çapında bir fenomen olmaması için hiçbir sebep yoktu. Nitekim oldu da. Yaratıcılarına ne kadar kazandırdı bilemem ama “Charlie’nin Melekleri” hem televizyon hem de sinemada etkisi uzun yıllar sürecek bir iz bıraktı.
Amerikan ABC kanalı için çekilen “Charlie’nin Melekleri” ilk olarak 21 Mart 1976’da pilot bölümüyle ekrana geldi. Gelen olumlu tepkiler sonucu diziye onay verildi ve ilk bölüm 22 Eylül 1976’da yayınlandı.
Fikir ne kadar iyiyse, hayata geçirilmiş hali de o kadar iyiydi. Üç melek, Sabrina, Kelly ve Jill doğru seçilmiş oyuncularla etkili birer karaktere dönüşmüştü. Hem fiziksel özellikleri, giydikleri, taktıklarıyla, hem de zeki, çevik ve ahlaklı oluşları, kötülere ve suçlulara karşı verdikleri amansız mücadeledeki taktikleriyle göz dolduruyorlardı.
Patron Charlie sadece hoparlörden sesini duyabildiğimiz ama kendisini hiç göremediğimiz gizemli bir adamdı. Kızlara görevi verir, direktiflerini sıralar ve gerisine karışmazdı. Charlie’yi günün birinde ha gördük ha göreceğiz diye bekledik hep ama bu hiç olmadı. Zaten Charlie’yi seslendiren John Forsythe bir kere bile sete gitmemiş, kamera karşısına geçmemişti. Meleklerin en büyük yardımcısı Bosley deseniz dizinin tuzu biberi, komedi unsuru, sempatik bir yan öğesiydi.
Her bölümün kendi içinde başlayan ve biten hikayesiyle dizi birbirinden bağımsız bölümlerden oluşuyordu. Dizinin devamlılığını her bölümün değişmez klişeleri sağlıyordu. Charlie görevi verir, plan yapılır, kızlar olayı çözmek için farklı karakterlere bürünür, bazen kılık değiştirirler, bölümün bir yerinde illaki çok zor bir durumda kalırlar ama sonuçta mutlaka olay çözülür ve Charlie, melekleriyle bir kez daha gurur duyardı.
“Charlie’nin Melekleri”, Türkiye’de bir yıl gecikmeyle, 1977 yılı kasım ayında yayınlanmaya başlandı. Tek kanallı TRT televizyonunun siyah beyaz ekranında tanıştık Charlie ve melekleriyle. Benim gibi diziyi o günlerde izleyebilmiş kuşaktan kime sorsanız herkes ilk sezonun en iyi sezon olduğunu söyleyecektir. Çünkü Jill’i oynayan Farah Fawcett’in ikinci sezonda yerini Kris karakteriyle Cheryl Ladd’e bırakması ağzımızın tadını epey kaçırmıştı.
Meleklerin üçünü de sevmiştik ama Jill’in yeri başkaydı. Olanca havalı saç modeli, inci gibi dişlerini boylu boyunca gösteren gülüşüyle Jill memlekette hem erkekleri hem de kadınları etkisi altına almıştı. Kaç kadın saçlarını Jill modeli kestirip, Jill rengine boyattı bilinmez. Jill adını taşıyan bir kadın çorabı markasının reklamları da döneme damgasını vurmuştu. “Atın atın, eski çoraplarınızı atın, şimdi Jill geliyor!” deniliyordu sloganında. Reklam filmindeyse kadınlar sahiden pencerelerden eski çoraplarını bir festival coşkusuyla sokağa fırlatıyorlardı. Erkekler arasında bu slogan, şöyle bir espriye dönüşmüştü: “Atın atın, eski hanımlarınızı atın, Türkiye’ye Jill geliyor!” (Böyle şakaların seksist bulunmadığı zamanlardan bahsediyorum, affınıza mağruren.)
“Charlie’nin Melekleri” Amerika’da 1981 yılına kadar beş sezon devam etti ama Türkiye’de ne kadarı yayınlandı onu bilmiyorum. Beş sezon boyunca değişmeyen tek melek Kelly rolünü oynayan Jaclyn Smith oldu. Charlie’nin sesi ile Bosley de hiç değişmedi ama diğer Sabrina’nın yerine dördüncü sezonda Tiffany, beşinci sezonda da Julie geldi. Son sezon bölümleri ‘90’larda Türkiye’de bazı özel kanallarda gösterildi diye hatırlıyorum ama emin değilim. Ne de olsa hiçbir sezon ilk sezonun yerini tutmazdı, Jill’siz her bölüm biraz eksikti. Ya da en azından ben öyle düşünüyordum.
Sonrasını biliyorsunuz. “Charlie’nin Melekleri” adı altında üç de sinema filmi yapıldı. Üçü de birbirinden beterdi. Bizim şahane meleklerin yerini yer yer bayağı şapşallaşan komik tipler almış, gerçeküstü aksiyon sahneleriyle işin suyu çıkarılmıştı. 2000 yılında gösterime giren ilk filme büyük bir heyecanla gidip büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı hatırlıyorum. 2003 ve 2019’da çekilenlerin yanından bile geçmedim zaten.
Bir de 2001 yılında dizinin “Cinlerle Periler” adı verilmiş bir Türkiye uyarlaması yapılmıştı ki evlere şenlik. Dizinin adı bile o konuya hiç girmemek için yeterli sebep.
dijital platformlarda “Charlie’nin Melekleri” gibi ‘70’ler dizilerini de izleyebilme şansı olsa. Doğrusu yeniden izlemek isterdim. Muhtemelen çok ağır tempolu, basit ve hatta sıkıcı gelirdi ama olsun, Jill’in hatırına bile izlenirdi.