Ağla ağla içimiz çıkmıştı. Yoksa Bahar ölecek miydi?.. Havaalanında kızı Hayat’ı öpüp, ablasına, halasına, Dicle’ye, Sümbül Hanım’a emanet ederken, Amerika’ya Seymen’in iş gezisi için gittiklerini zannediyordu. Ölümcül bir hastalığın pençesinde olduğundan haberi yoktu. Olmasındı zaten. Olmasındı ki, ona durumu sezdirmemeye çalışan diğer aile efradı gizli gizli bakışıp ağlaşarak bizi de gözyaşlarına boğsundu. Vedalaşıldı... Bahar ve Seymen güle oynaya uçağa binmek üzere kapıya doğru yürüdü. Görüntü, Hayat bebeğin yüzünde dondu, ekranda “54. Bölümün Sonu” yazısı belirdi. Bizi 54 haftadır ekran başına çivileyen “Asmalı Konak” böylece bitmişti.
Son karede bölüm sonu ibaresinin yazılması boşuna değildi. Dizi bitmiş ama final yapmamıştı. Finali merak edenler, birkaç ay sonra vizyona girecek “Asmalı Konak: Hayat” filmini izlemek için sinema salonlarına akın edecekti. Türkiye’de daha önce eşi benzeri görülmemiş bir biçimde, bir televizyon dizisi, bir sinema filmiyle izleyiciye veda edecekti. Hem çok iyi hem de çok kötü bir fikirdi bu. Nitekim filmi izleyenler de çok beğenenler ve hiç beğenmeyenler olarak ikiye bölünecekti.
Velhasıl-ı kelam, bir “Asmalı Konak” geldi geçti hayatımızdan. Geçti mi sahiden, orası tartışılır. Zira ilk bölümü 11 Mart 2002 gecesi atv’de ekrana gelen dizi, 16 Haziran 2003 gecesi ekrana veda etmiş olsa da yarattığı efekt bugünlere kadar geldi.
“İkinci Bahar”da küçük bir rolle yıldızı parlayan Nurgül Yeşilçay, “Asmalı Konak”taki başrolüyle sinema ve dizi dünyasının yeni nesil starı oldu. O güne dek “Yalan mı?” ve “Aşkın Dağlarda Gezer” adlı iki dizide rol alan Özcan Deniz, şarkıcı olarak kazandığı popülerliği nedeniyle dizilere transfer olan nice isimden farklı olarak “Asmalı Konak”la oyunculuğunu kabul ettirdi ve kendini başka bir kulvarda konumlandırdı.
Dizinin çekildiği Kapadokya bölgesi, zaten cazip bir turizm merkezi iken diziden sonra bu potansiyelini ikiye katladı. Dizinin çekildiği konak bir müzeye dönüştürüldü ve uzun bir süre boyunca ziyaretçi akınına uğradı.
“Asmalı Konak”tan sonra benzer formüllerle kaç dizi çekildi, saymakla bitmez.
Toprak zengini anaerkil aile, bastığı yeri titreten başı tülbentli hanım ağa kompozisyonunda anne, yakışıklı, centilmen ve romantik ama her nasılsa bir o kadar da maço oğul (nam-ı diğer “ağa”), o ağaya meftun olup aileye giren ama şehirli ve okumuş olduğundan kelli aileyle tüm çatışmalarını da bavulunda birlikte getiren gelin…
Tüm ailenin çalışanlarıyla bir arada yaşadığı tercihen taş bir konak. Çalışanların rahat rahat konaktakileri çekiştirebileceği genişçe bir mutfak. Bolca Anadolu adetleri, bir miktar töre, kan davası, konak içi ve dışı yasak ve gizli aşk hikayesi ve tabii alabildiğine şive…
Bugün hâlâ izlediğimiz birçok dizide izlerini görebileceğimiz olay örgüleri, çatışmalar, tiplemeler, klişeler… O gün için çok yaratıcı, çok farklıydı belki. Meral Okay’ın kurduğu öykünün zekası ve inceliği, bence Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi senaryo yazarlarından biri olan Mahinur Ergun’un usta kalemi, Çağan Irmak’ın o güne dek televizyon dizilerinde görmeye pek alışık olmadığımız türden, her bölümü bir sinema filmi gibi işleyen zengin rejisi, Abdullah Oğuz’un prodüktörlüğünde diziyi zirveye taşıyan en önemli unsurlardı. Elbette dizinin çok etkileyici müziği de bu unsurlar arasındaydı.
“Asmalı Konak”ın müzikleri Cem Erman ve Tolga Kılıç tarafından yapılmıştı. İstanbul Belediye Konservatuarı Klasik Batı Müziği Vurmalı Çalgılar Bölümü mezunu olan Cem Erman, Devlet Senfoni Orkestrası ve Şehir Tiyatroları’nda müzisyen olarak yer alırken, müzik piyasasının farklı kulvarlarında da adından söz ettirecekti. Televizyon dünyasına ilk kez “İnce İnce Yasemince” adlı güldürü dizisi ile adım atan Cem Erman, “Asmalı Konak”ın müzikleriyle dikkatleri üzerine çekti ve sonrasında “Gümüş”, “İki Aile”, “Geniş Aile” ve “Genco” gibi dizilerin yanı sıra bir dolu film müziğiyle de sektörün aranılan isimlerinden biri oldu.
Ankara Devlet Konservatuarı mezunu olan Tolga Kılıç ise “Asmalı Konak” sonrası çok fazla dizi müziği sektörünün içinde olmasa da popüler müzikte çok sayıda işte kendini gösterdi. Hem enstrümanist hem de aranjör olarak adından söz ettiren Tolga Kılıç’ın, 2006 yılında çekilen “Şaşkın” ve “Beynelmilel” filmlerinin müziklerinde de imzası var.
Cihan Okan’ın yürek yakan vokaliyle başlayan “Asmalı Konak” jenerik müziği aklımıza mıh gibi kazınan dizi müzikleri arasında ilk sıralarda rahatlıkla yer alır. Zamanında bir CD olarak yayımlanan dizi müzikleri albümünü bugün dijital platformlarda bulmak mümkün değil ama diziden sonra çekilen filmin müziklerinin yer aldığı albüm dinlenebiliyor.
Dedim ya, sonrasında benzeri formülleri kullanan o kadar çok dizi çekildi ki “Asmalı Konak”ı şöyle özlemle yad etmeye pek gerek kalmadı yıllar içerisinde. Misal Şerif Sezer “Asmalı Konak”ta başına taktığı tülbentle en az 6-7 dizi daha çekti. Özcan Deniz deseniz, sonrasında rol aldığı her dizi ya da filmde adı değişse de hep Seymen Ağa oldu; öyle kaldı. “İstanbullu Gelin”deki Faruk’la Süreyya, basbayağı Seymen ve Bahar’ın reenkarnasyonu gibiydiler mesela.
Her sezon en az bir Kapadokya dizisi zaten banko; bu sene de “Maria ile Mustafa” var. Yani Peri Bacaları’nın ardından batan güneş manzaraları ve gökte salınan rengarenk balonlar olmadan sezon geçmiyor televizyonda.
Yine de “Asmalı Konak” bir başkaydı galiba. Her dönem kendi fenomenlerini yaratsa da bazen yakalanmış bir büyü, bir sinerji, bir kimya adına ne derseniz deyin, bir daha kolay kolay yakalanmıyor.
Bu arada ben dizinin finalini yapan filmi izlemedim. Hiç de merak etmedim. Bu yazıyı yazmaya koyulduğumda, internette filmin konusuna ve yorumlarına şöyle bir baktım ama nedense cevabını bulamadım. Sahi… Bahar öldü mü, ne oldu?