Erol ve nişanlısı Meral birer müzikal yıldızıdır ve nişanlıdırlar. Ancak Meral işinde çok kaprislidir ve birlikte oynadıkları müzikali incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle bırakır. Ya tiyatro kapanacak ya da acilen Meral’in yerine biri bulunacaktır. Tam da o sırada tiyatronun ütücüsü Fatma Hanım’ın güzeller güzeli kızı Zeynep, sahneye çıkma ve yıldız olma hayallerinin doğal sonucu olarak tiyatroda kimsenin olmadığı bir vakitte Meral’in elbisesini giyip sahnede kendi başına şarkı söylemesin mi? Erol da bunu tesadüf eseri görmesin mi? Hoop yeni yıldız bulundu!
Bulundu bulunmasına da Zeynep’in ağabeyi Mehmet bildiğin kabadayı. Öyle kardeşi sahneye çıkacak falan, mümkün değil… Hemen mahalleli plan yapar. Zeynep müzikalin yıldızı olarak sahneye çıkar; afişler, gazete haberleri… Fakat Mehmet’in nasılsa bundan haberi olmaz. Mahalleli el birliğiyle durumu idare eder.
Öte yandan Meral hırsından çatlar tabii. Hemen duruma el koyar ve adamları Zeynep’i kaçırır. Bu arada Zeynep’in ağabeyi her şeyi öğrenmiş ve kardeşine resti çekmiştir ama kaçırıldığını öğrenince olanca delikanlılığıyla kardeşini kurtarmaya gider. Kötü adamlarla dövüşürken yetemediği bir anda Erol çıkar gelir ve o hanım evladı sandığımız beyefendi müzikal yıldızının içinden Bruce Lee çıkar. Hep beraber Zeynep’i kurtarırlar. Dargınlar barışır, sevenler kavuşur (süreçte Zeynep ve Erol’un birbirlerine âşık olduğunu söylememe gerek yok sanırım) ve mutlu son!
Film boyunca ne şarkılar, ne danslar… Zaten bu baştan aşağı Yeşilçam klişesi filmi diğerlerinden ayıran da budur. “Renkli Dünya” Yeşilçam’daki ilk özgün müzikal filmdir.
Sinema tarihimizin ilk yıllarında çok sayıda operet filmi çekilmiş, sonrasında Mısır ve Hint filmlerinin yarattığı modayla şarkılı filmler yapılmaya başlanmıştı. Şarkılı filmler modası Yeşilçam tarihi boyunca neredeyse hiç bitmedi. Kiminde başrol oyuncuları günün popüler şarkılarını söylermiş gibi yaptı, kiminde başrol oyuncusu zaten gerçekten şarkıcıydı. Farklı bir deneme olarak ünlü Broadway müzikali “Damdaki Kemancı” Türkiye’de sahnelendikten bir süre sonra, 1972 yılında aşağı yukarı aynı kadroyla filme de alındı. Ama özgün bir müzikal filmimiz hiç olmadı. Yani sadece film için yazılmış bir senaryo ve film için yapılmış şarkılardan oluşan ve sadece başrol oyuncularının değil filmdeki diğer oyuncuların da şarkı söylediği bir müzikal. Ta ki “Renkli Dünya”ya kadar.
Erol Evgin - Çiğdem Talu ve Melih Kibar ekibi, en parlak işlerini yaptıkları dönemde, yani 70’lerin ikinci yarısında bir müzikal film yapmayı kendi aralarında sık sık konuşurlar. Hatta filmin adını bile koyarlar: “Tüm Bir Yaşam”. Onların fikri, içinde hiç diyalog olmayan, sadece şarkılardan oluşan bir filmdir ama Yeşilçam ve sinema seyircisi elbette o yıllarda buna hazır değildir.
Derken 80’lerin başında “Hisseli Harikalar Kumpanyası” müzikalini yaparlar ve müzikalin gördüğü büyük ilgi film yapımcılarını harekete geçirir. “Hisseli Harikalar Kumpanyası”nın filme alınması için oyunun yazarı Haldun Dormen yapımcı Türker İnanoğlu’na birden fazla senaryo önerisi sunar ama ne olursa olur ve Türker İnanoğlu, Fuat Özlüer ve Erdoğan Tünaş’a tamamen farklı ve yeni bir senaryo yazdırır.
İşte yukarıda anlattığım filmin hikâyesi de böyle doğar. Çiğdem Talu ve Melih Kibar şarkıları yazarlar, düzenlemeleri Esin Engin yapar. Başrol pek tabii ki Erol Evgin’e verilir, kadın oyuncu ise Erler Film’in gözde yıldızı Gülşen Bubikoğlu olur. Ancak Bubikoğlu değil şarkı söylemek, filmlerde kendi sesiyle konuşmuyordur bile. O yüzden de Talu - Kibar ikilisi Gülşen Bubikoğlu’nun dublaj şarkıcısı olarak Yeliz’i seçerler. Filmin kaprisli yıldızı Meral’i ise Erol Engin’in “Hisseli” partneri Nevra Serezli canlandırır ki o zaten gerçekten bir müzikal yıldızıdır. Hollywood müzikallerindeki kadar olmasa bile en azından iki sahnede filmdeki diğer artistler de şarkı söylerler. Adile Naşit, Turgut Boralı, Erol Günaydın, Ayşen Gruda, Mürüvvet Sim ve diğerleri…
Haldun Dormen’in ismi ise filmin afişinde “süpervizör” olarak geçer ama Dormen yıllar sonra yazacağı kitapta bu filmden hiç hoşlanmadığını, filmde adının geçmesinden de utanç duyduğunu açıklayacaktır.
Dansçılar, Şan müzikallerinin vazgeçilmezi USG (Uluslararası Sanat Gösterileri Topluluğu) dansçılarıdır. Filmin şarkılı ve danslı sahnelerinin büyük kısmı da zaten Şan Tiyatrosu’nda çekilir. Birkaç yıl sonra yanıp kül olacak Şan Tiyatrosu’ndan geriye kalan az sayıdaki görüntü bu filmle tarihe kalacaktır.
Çiğdem Talu - Melih Kibar ikilisinin “Hisseli Harikalar Kumpanyası” için yazdıkları ama sonra orada kullanmayıp sakladıkları “Deli Divane” filmin “hit” şarkısıdır. Yanı sıra “Rüya”, “Bir Bakışın Yetti”, “Yabancı” ve “Memleket Hasreti” gibi şarkılar da ilk kez bu filmle izleyici karşısına çıkar.
Sinema sanatı açısından önemli bir film olmasa da bir ilk olması açısından önem taşıyan bu müzikal filmin o günlerde ne yazık ki bir albümü çıkmaz ve birçok şarkısı sadece filmde kalır. Aynı yıl içerisinde piyasaya çıkan “Erol Evgin ve Renkli Dünyası” albümünde yukarıda adı geçen şarkıları Erol Evgin solo olarak yeniden seslendirir. Yeliz de bir süre sonra “Rüya” ve “Deli Divane”yi solo olarak plak yapar. Ama filmde Erol Evgin ve Nevra Serezli’nin birlikte söylediği şarkılar, diğer oyuncuların söylediği şarkılar ve Yeliz - Erol Evgin düetleri hiç yayımlanmaz.
Sadece “Bir Bakışın Yetti”nin Erol Evgin - Yeliz kaydı 2005 yılında “İşte Öyle Bir Şey” adlı toplama Erol Evgin albümüyle gün ışığına çıkar. Zaten diğer şarkıların film için yapılmış kayıtlarına ait bantlar da kayıptır ve aransa da bulunamaz.
Filmin sonunda bütün oyuncular Şan Tiyatrosu’ndadır yine. Erol ve Gülşen sahnede dansçılarla birlikte “Renkli Dünya” şarkısını söylerken, diğer oyuncular salonda, oturdukları yerde onları çılgınca alkışlarlar. Rengarenk sahne ışıkları, ışıltılı kostümler gözlerimizi boyamış, Melih Kibar’ın piyanosundan, Çiğdem Talu’nun kaleminden dökülen şarkılar kalplerimizi ısıtmıştır. Film biter, salondan çıkarken son duyduğumuz şarkıyı aklımızda kaldığı kadarıyla mırıldanmaya başlarız:
“Sanat aşkı uğruna bir ömür tüketiriz.
Bir bu renkli dünyayı böylesine severiz.”